(A)Sosyal Reklam
Biraz da reklamınızı sosyalleştirin! Bırakın potansiyel müşterinizle etkileşim kursun!
Boyalı bank ile ilgili askeri anektod pek bir meşhurdur! Güya askeri birlik içindeki bir bankı boyamışlar ve kimse oturmasın da ıslak boya üniformalar boyanmasın diye başına da sürekli nöbetçi dikmişler. Ancak bir süre sonra oraya nöbetçi dikme nedeni unutulmuş. Yıllar geçmiş, bankın boyası çoktan kurumuş ancak başında hala nöbet tutuluyormuş!
Medyaya reklam vermenin bir sebebi, amacı, beklentisi vardır öteden beri. Yıllar içinde bunlar değişmemiş olsa da değişen bir şey var. Medya! Gazete-radyo-televizyon üçlüsü genel olarak ana-akım medya olarak anılırken internetle birlikte yükselişe geçen dijital mecralar bu çerçevede “yeni medya” olarak nitelendiriliyor. Özellikle reklam açısından ana-akım medya ile yeni medya arasındaki temel bir fark var: Ana-akım medya lojistik sebeplerden dolayı tek yönlü bir iletim gerçekleştirmektedir. Dijital yeni medya ise iki yönlü bir etkileşimi olanaklı kılar.
Ayda yüzbin satan bir dergiye tam sayfa reklam verildiğinde bunun en az yüzbin kişi tarafından görüleceği varsayımı geçerlidir. Pratikte o ayki sayıyı alan yüzbin kişiden kaç tanesinin reklamın yer aldığı o sayfaya baktığı, baktıysa ne kadar zaman ayırdığı vb bilinemez!
Yeni medyada reklamla ilgili bu ve daha pek çok detay elde edilebilir. Reklam aracılığıyla (potansiyel) müşteri ile tam da o anda etkileşim bile kurulabilir. Örneğin reklamı görmekte olan kişiye onu beğenip beğenmediği sorulabilir. Oysa anlaşılan o ki dijitalin böyle bir özelliği olduğu gerçeği reklam dünyasına henüz giriş yapmamış. Ya reklamverenlerin dijitali yöneten liderleri konudan bihaber ya da reklam ajansları ve medya kanalları “Böyle bir imkan yok!” diye onları kandırıyor!
İnternette herhangi bir yeni medya sitesine eriştiğinizde (bu ana-akım medyadan yeni medyaya göç etmek zorunda kalmış medya kanalları da olabilir bütünüyle dijitalde kurulmuş dijital yeni-yetmeler de) önce sizi bir reklam klibi karşılıyor. Bazıları insaflı. Beş saniye sonra reklamın kalanını seyretmeden atlamanıza müsaade ediyor. Bazıları ise insafsız! Otuz saniyelik reklam filmini sonuna dek size izletiyor. Hatta biri yetmiyor. İki tane! Diyelim ki diziyi televizyonda izlemeyi kaçırdınız. Kanalın internet sitesinden izlemek istiyorsunuz. Öyle yağma yok! O reklamları zorla seyredeceksiniz.
Denilebilir ki televizyonda da reklam var. Orada seyrederken reklama katlanılıyorsa internette izlerken de katlanılmalıdır! Hayır! Öncelikle tespit doğru! İzleyici pek çok reklama “katlanmak zorunda bırakılıyor”. Yaşı tutanlar bilir, tek kanallı eski zamanlarda reklam denilen kuşak ardışık iki program arasında çıkardı; örneğin iki saatlik bir film izlenirken araya ikide bir reklam girmezdi! Oysa yeni medyanın teknik altyapısı sayesinde izleyici buna “katlanmak zorunda değil”.
Reklamveren bundan müthiş bir geribildirim elde edebilir. Diyelim ki yeni medya sitelerine reklam verdin. Koy üstüne beğendim/beğenmedim ikonu; bak bakalım izleme keyfinin içine ettiğin (potansiyel) müşterinin kaç tanesi “beğendim” ikonuna tıklıyor! Kendi elinizle markalarınızın çukurunu kazıyorsunuz! Sosyal medya reklam için yaratılmadı. Ama kalabalığı görüp de gelip ona para yatıranların vahşi kar talebi, reklamı sosyal medyanın efendisi haline getirdi! Biraz da reklamınızı sosyalleştirin! Bırakın potansiyel müşterinizle etkileşim kursun!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 241 06.11.2020)

