Bankacılık Teknolojileri
Türkiye, bankacılık altyapısında ABD ve AB dahil dünyada pek çok ülkenin önündedir!
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin önde gelen bir özel bankasında yaklaşık 48 saat süren kesinti yaşandı. Bu süre boyunca bankanın hiçbir kanalından (şube, ATM, internet, mobil) bankacılık işlemi yapılamadı. Kesinti süresi uzadıkça her şeyi bilen (!) sosyal medya kullanıcıları siber saldırı olasılığından dem vurmaya başladılar. Hatta bazıları “dijital karaborsa”da birkaç bin dolara satışa çıkarıldığı söylenen müşteri bilgilerini buna delil gösterdi. Teknolojik altyapı kaynaklı problem çözüldüğünde geriye “gerçeğin çölü” ile fantezinin renkli olasılıkları kaldı.
Meslek hayatımın otuz yılı bankaların bilgi teknoloji bölümlerinde geçti. Yazılım, sistem, destek tüm süreçlerde görev aldım; üst düzey yöneticilik yaptım. Bir bankanın bilgi işlem altyapısının ne kadar karmaşık olduğu konusunda yeterince deneyimim var. Öncelikle şunu tespit etmeli; bu denli karmaşık ve tedbirli altyapılarda bile bu tür teknik sorunların çıkması her daim olasıdır. Her gün irili ufaklı pek çok sıkıntılı durum söz konusu olur ve giderilir. Kimi zaman ise sıkıntı bu örnekteki gibi ciddi bir probleme dönüşebilir.
Türkiye bankacılık teknolojilerine seksenli yıllardan itibaren yatırım yapmaya başladı. Günümüzde ABD ve AB dahil dünyadaki pek çok ülkenin önündedir. Teknoloji yatırım yolculuğuna erken başlayan bankalar bugün dördüncü hatta beşinci kuşak bankacılık altyapılarını kullanıyor. Ancak bankacılık altyapısını oluşturan tüm bileşenlerini dördüncü, beşinci kuşağa dönüştürebilmiş değiller. En kritik görevleri yapmak üzere atanmış olan ana bilgisayar sistemleri bazı öncü bankalarda hala birinci ya da ikinci kuşak mimaride çalışmakta. Bunlar siyah-beyaz fotoğraflardan anımsanacak, koca odalara ancak sığabilen büyük boy (mainframe) bilgisayar sistemleridir. Bu bilgisayarlar devasa birer transatlantik gibidir. Anormal durumlarda manevra yapmaları zaman ister. Alternatif olarak kurulmuş olan ikincil sistemlere geçmek ise kâğıt üzerinde olası görünür ancak pratikte kaynaktaki problemi çözmeye göre kıyaslandığında daha pahalıya patlayabilir – hem zaman hem de veri tutarlılığı açısından!
Önce PC devrimi sonra da internetle gelen bulut bilişim devrimi ortalama bir kullanıcının zihninde hatalı bir imaj oluşturmuş durumda. Kilitlenen bir laptopu aç-kapa yapıp birkaç dakika içinde çalışır hale getiren kişi bankacılık gibi kritik misyonu olan altyapılardaki sorunların da bir parmak şaklatmakla çözülebileceğini düşünüyor. Oysa bu çok meşakkatli bir süreçtir.
Bu tür altyapılarda çalışan bilgi işlem personeli olmak emek ve özveri ister. Özellikle de gecesi-gündüzü belli olmayan ve tüm dijital altyapıyı (bilgisayarları, iletişim ağlarını vd.) 7×24 ayakta tutmaktan sorumlu “sistem destek” ekipleri için. On sene, yirmi sene yılın her günü sistemi ayakta tutarlar ama bir teşekkür bile almazlar. Ancak sistem bir gün çalışmasa her türlü eleştiriye maruz kalırlar. Doğru olup olmadığı tartışılır, ama pratikteki durum bu!
Sorunu çözen teknoloji ekibi şu anda sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bu alandaki en tecrübeli ekip oldu. Ortalık sakinleştikten sonra oturup bir vaka analizi çalışması yapıp süreci ayrıntılarıyla inceleyeceklerdir. Umulur ki bu deneyime sahip ekipten gerek kurum gerekse de ülkemiz azami ölçüde istifade etsin; yapısında hala eskimiş mimari bileşen bulunanlar da bu vesileyle onları yenileriyle değiştirmeyi değerlendirmeye başlasın.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 278 22.07.2021)

