Birkaç Reklam İçin!
Tüm o sosyal medya evreni ikinci ekranlarda daha uygun reklamı göstermek için suiistimal ediliyor olabilir mi?
Filozof ile sıradan insan birbirine sırt çevirip zıt yönlere doğru yolculuğa çıktılar. Bir süre sonra birbirlerini karşılarında gördüler. Bu nasıl olabilir diye şaşırdılar? Hala da şaşırıyorlar. Enformasyon artık Google’ın bilgisayarlarında Aristoteles’in gözlerini yaşartacak hızda ve yapıda endekslenip kategorize edilmekte. Bireye şahdamarından daha yakın olmasa da onun parmaklarının ucunda. Ejderhaları kıskandıracak bilgi hazinesinin üstüne kurulan sıradan insan yine de filozofu eleştirmeye devam etmekte.
İnsan aklı bilgiyi idrak etmeye yeter mi? Filozof bu yoldan gitti. Sıradan insan ise “ben” otomobiline atladı ve her an “her şeyi biliyorum” otobanında keyifli yolculuğuna çıktı. Birisi insan beyninin, insan aklının yetersizliğinden şüphe ederken diğeri ne şüphe etmesi onu her an en küstah şekilde kullanmaktan çekinmiyor.
Karşısına çıkan her yeni epistemolojik keşif, filozofu bu yetersizlik şüphesinden kurtaramıyor. Paradoksal olarak, benzer bir durum sıradan insan için de geçerli. Zar zor da olsa, çıkarı için olduğu müddetçe, yeni bir şey öğrendiğinde, kendisini eski haliyle kıyaslamaya yanaşmıyor. Dün ormanda sekiz kaplan gücünde küstahtı. Bugün yeni bir şey öğrendi. On kaplan gücünde küstah. Ama her an “tam”, her an “küstah”.
Sıradan insanı filozof yapacak diye methiyeler düzülen bilgi toplumu ne yazık ki (bu diyarlardaki tabirle) “televole” yaklaşımının kurbanı oldu. Megabitsel bağlantıları internet üzerinden film ya da dizi izlemek, yediği yemeğin, yeni satın aldığı ya da giydiği giysinin, gezip-tozduğu yerlerin ne kadar güzel olduğunu göstermek için “ha gayret” tüketip duruyor-uz!
Eskiden oyunun kuralları vardı. Oyuncular kurallara riayet etmek kaydıyla performans sergilerdi. Başarı sırası buna göre belirlenirdi. Şimdi oyunun kuralları, oyuncunun seviyesine göre belirleniyor. Yeter ki bütün oyuncuların birinci olması temin edilsin. Şunun gibi: Diyelim ki eskiden geometri sınavında başarılı olmak için üçgenlerin açılarını, dairelerin kiriş uzunluklarını bulmak gerekiyordu. Şimdi o şekillerin içini farklı renklerde boyamak yeterli.
Dijital kültürün sıradan insan ile alıp veremediği ne? Onu neden bulunduğu yerden “bir milim” dahi olsa kıpırdatmak, hareket ettirmek yerine olduğu yere mıhlamayı kafasına takmış? Dijital kültürün en büyük propaganda aygıtı olan sosyal medyanın aslında böyle bir derdi yok! Bunların hepsi “yan etki”. Asıl husus profilleme ve reklam! Daha çok sıradan insanı daha iyi kategorize etmek istiyor sosyal medya. Ki onu bir şeyler satın almaya yöneltecek en uygun reklamları ekranına getirebilsin.
Hayatın anlamını en derin-en büyük problem haline getirip, ona yakışacak bir cevap arayıp dururken şimdi başka bir problem çıktı, filozof ile sıradan insanın karşısına. Sosyal medyayı da en az hayat kadar basit bir sebep-sonuç ilişkisi kapsamında değerlendirmeyi sindirebilmek! Her şey bu kadar basit olamaz! Tüm o sosyal medya evreni ikinci ekranlarda daha uygun reklamı göstermek için suiistimal ediliyor olamaz! Evet tam da öyle oluyor! Bu gidişle sıradan insan akli melekelerini kaybedecek. Dileyelim ki toplumların filozofları onları evlat edinip (yeniden) yetiştirmeyi kabul etsin! Yoksa koltuğa ya bir diktatör ya da yapay zekâ robot oturacak!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 313 24.03.2022)