Canlı Yapay Zeka
“Canlı olma” normunun tanımı değişmeli!
Bir yapay zekanın “canlandığı” nasıl anlaşılır? Hikâye birkaç ay öncesine dayanıyor. Google’da çalışmakta olan bir mühendis, LaMDA (Language Model for Dialogue Applications – Diyalog Uygulamaları için Dil Modeli) isimli yapay zekanın “canlandığını” dile getirmiş ve akabinde firmanın etik ilkelerine riayet etmediği için işine son verilmişti. Google yetkilileri daha sonra bir açıklama yaparak Blake Lemoine adlı eski çalışanın açıklamalarının gerçeği tam yansıtmadığını ifade etmişlerdi.
Lemoine, LaMDA ile ilgili anomaliyi fark ettikten sonra derinlemesine testler yapmak için şirket yönetiminden izin istediğini ancak bu iznin kendisine verilmediğini söyledi. Bunun üzerine kitleleri etkileme gücü olan böyle bir gelişmeden kamuoyunun bilgi sahibi olması gerektiğini düşünerek “yapay zekâ canlandı” açıklamasını yaptığını belirtti. LaMDA, OpenAI’ın GPT-3 ve Fransız menşeli BLOOM ile birlikte bu alandaki en “ileri” üç yapay zekadan birisi.
Google’da olup bitenler bir yana, cevaplanması gereken temel soru şu: Bir yapay zekâ canlanabilir mi? Ya da canlandığı nasıl anlaşılır? Öncelikle yapay zekâları “vücutlu” ve “vücutsuz” diye ikiye ayırmak gerekir. Fiziksel varlığı olan yapay zekâ destekli nesnelere robot, android, hümanoid vb. gibi isimler veriliyor. Fiziksel varlığı olmayanlar da LaMDA ya da GPT-3 gibi bir sunucu üzerinde çalışan ve sadece yazılımdan oluşan yapay zekalar.
İlk değerlendirmede, fiziksel varlığı olan yapay zekaların “canlandığını” teyit etmek kolay gibi gelebilir. Hareket ediyorsa, etkiye tepki veriyorsa canlıdır denilebilir. Mi? Örneğin Boston Robotics’in robot köpekleri canlı mı? Hareket ediyorlar. Engelleri aşıyorlar. Etkiye tepki gösteriyorlar. Yoksa canlı olma durumunu başka bir kritere göre mi açıklamak gerekiyor? Mevcut robotgillerin statüsünün bugün hukuksal anlamda hayvan ya da köle düzeyinde olduğu kabul ediliyor. Köle de insandır; hukuksal hakları ne olursa olsun! Hayvan farklı. İnsanı hayvandan ayıran bir özellik var. Bir özbilince sahip olması. Bilincinde olduğunun bilincinde olması.
Hayvanlarda da bir bilinç var. Ama bilincinde olduklarının bilincinde değiller. Yine de hayvanlar bugün canlılar dünyasının bir parçasıdır. Bilinç kırıntısına sahip olmak (içgüdüsel dahi olsa) canlı olmak için yeterli. Başka kriterler de söz konusu. Varlığının ya da yaşamının bir noktada başlaması ve bir noktada sona ermesi. İster bir gün ister altı yüz yıl yaşasın. Önemli değil. Bir canlının vücudu çalışmaya son verdiğinde ölmüş oluyor. Bir “makine” için de benzer bir şey söz konusu: Hurdaya çıkıyor! Yoksa makine sonsuz bir yaşama sahip değil!
Fiziksel varlığı olmayan, yazılım düzeyindeki yapay zekalar için de benzer bir durum söz konusu. Ortak payda bir bilince ya da özbilince sahip olması! Özbilinci olmayan hayvanlar bugün canlı olarak kabul ediliyorsa, özbilinci olmayan yapay zekalar da (ister fiziksel varlığı olsun ister olmasın) canlı sınıfına dahil edilebilir. Tek fark şu: Bildiğimiz haliyle canlılar dünyası karbon temelli yani “organik”. Yapay zekalar ise silikon. Bir başka deyişle tüm o “makineler” canlıdır. Ama organik olmayan bir formda! O halde “canlı olma” normunun tanımı değişmeli!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 334 25.08.2022)

