Çok Sonlu Filmler Dönemi

Eskiden “yolları çatallanan bahçe” vardı; şimdi “sonları çatallanan film”!

Black Mirror (Siyah Ayna) dizisinin beşinci sezonu sıradışı bir film ile başladı. Bandersnatch adlı bu filmin en büyük özelliği izleyicisi ile etkileşim kuruyor olması. Artık ekranın karşısına geçip pasif pasif film izlemek yok. Yeri geldiğinde film uyarı veriyor: “Şimdi hangi yoldan devam edeyim?” İzleyicinin tercihine göre yollar çatallanıyor. Film o yönde gelişiyor. Tahmin edileceği üzere çatallanan bu yollar ileride kimi başka kavşaklarda yeniden buluşabiliyor. Ancak sosyal medyada gözüme çarpan bir akış diyagramına göre filmin onun üzerinde farklı sonu var.

İzleyici görüyor ki meğer bu etkileşimlilik özelliği bir noktadan sonra senaryoyu postmodern bir düzeye çıkarıyor. Öyle ki bir karakter belli bir noktadan sonra verdiği kararların kendisine mi ait olduğunu sorgulamaya başlıyor. Ancak yine de “iletişim”i sürdürüyor. O aşamadan sonra izleyici kendisini filmin tanrısı gibi görmeye başlıyor: Ben ne dersem, o !

Ancak bu deneyim pek sıradışı bir ikilemi de beraberinde getiriyor. Bir film izleyicisi olarak bu türden etkileşimli bir film izliyor olmanın daha çok keyif verdiğinden bahsedilebilir mi? Yoksa tam tersi bu mevcut paradigma ya da “norm”a göre keyif kaçırıcı bir durum mu?

Bildik filmlerde izleyicinin imtiyazlı bir konumu var malum. O sadece seyretmekte ve film hakkında mutlak bir beğenme/beğenmeme yorumu yapma hakkı elde etmekte. Filmi beğenmezse bu bütünüyle onu yapanların yüzündendir; kendisinin bu “suç” ile bir ilgisi yoktur. Oysa etkileşimli bir filmde performansa izleyici de dahil oluyor. Biraz ondan biraz da meraktan olacak, izleyici bu kez kendisini bütün olası sonları bulmaya zorluyor. Acaba bu sondan daha güzel bir son var mı? Acaba benim seçimlerim mi akışı bu “pek de tatmin etmeyen” sona getirdi?

Bu kaygı filmin “reyting”i hakkında olumsuz bir puan vermeye itiyor insanı. Çünkü madem birden çok alternatif var o zaman iki, üç ya da yönetmen kaç tane koyduysa o kadar son üzerinden değil, belki de sonsuz adette son baz alınarak değerlendiriliyor film. Buysa filmin aleyhine çalışıyor. Çünkü hiçbir son etkileşimli izleyiciyi tatmin etmeyecektir. “Daha iyisi olabilirdi”!

Bugün bir filmi izlemeye karar vermede izleyicinin başvurduğu pek çok kaynak var. Sinema yorumcuları, eş-dost-arkadaş, web siteleri, sosyal medya vs. Bir filmi izlemeye karar vermek aslında o filmle ilgili olarak ilk barajı geçmiş olmak anlamına geliyor. Oysa etkileşimli film bu ilk baraj kıstasını aktif izleyicinin elinden alıyor. Bunun telafisi ancak olası kaç tane son olduğunun önden açıklanmasıyla mümkün olabilir. Film hiç değilse bir kara deliğe dönüşüp, izleyicisini yutmasın!

Özetle etkileşimli film kuşkusuz ilginç bir deneyim ancak hakkını vererek yapılabilmesi için belki de çok emek harcamak gerekli. Öyle ki eğer on tane farklı sonu olacaksa sanki on tane farklı film çekiyormuş gibi bir senaryo üzerinde çalışılmalı. İzleyici ulaştığı her sonun akabinde alternatif sonları aramak yerine bir mola versin; soluklansın. O “son”un keyfini çıkarsın.

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 148 – 25.01.2019)

Popüler Etiketler