Demokrasi 4.0
Pandemi yeni bir demokratikleştirme dalgası yaratabilir mi? Platon’un, Fransız Devrimi’nin, Internet’in başaramadığını başarabilir mi?
Japonya “zeka”yı topluma mal etmeye çalışırken (Toplum 5.0) Avrupa’da zekanın demokrasiye gerekli olduğunu düşünenler var. Bu kapsamda Endüstri 4 vizyonuna destekleyici bir unsur olarak Demokrasi 4 yaklaşımını da geliştirmeye çalışıyorlar: Cep telefonumuzdan otomobile dek her şey “zeki”yken neden zeki bir demokrasimiz olmasın? Olsun!
Endüstri 4 vizyonu malum kendi ismini tescil ettirebilmek için tarihini kendisi yazdı. “Aaa o aşamaya Endüstri 1 mi deniyordu?” dedirtecek türden üç soruyu akıllara getirerek. Eleştirel düşüncesi kıt olan yığınlar ise onu hazır-yemek paketi içinde satın aldı: “Hmm Endüstri 4! Robotlar, karanlık fabrikalar filan. Lezzetliymiş!” Demokrasi 4 de benzer şekilde ambalajlanıyor: Endüstri’nin dördüncü aşamaya geldiği bir toplumda demokrasi de dördüncü aşamada olmalıdır!
Demokratikleşmenin ilk aşaması için Platon’a dek iz sürmek gerekiyorsa, ikinci aşamaya ulaşmak için iki bin sene neden beklenmiş diye sorulabilir. Fransız Devrimi, sanayi toplumunun ortaya çıkmasını sağlayan üç temel sütundan birisidir! İki yüz sene sonra internetin toplumsal boyutta iletişimi etkileşim boyutuna taşımasıyla olguların demokratikleşmesinin de üçüncü evresinden söz edilir oldu. Örneğin internet sanatı demokratikleştirecekti. Sadece sanatı mı? Hayır! Demokratikleşme çok geniş bir yelpazede başarılacaktı. Edebiyattan spora, ticarete kendini ifade etmenin binbir türlü yoluyla!
Internetin, örneğin, sanatı demokratikleştirmesi ne demektir? Değerlendirme şu mantık silsilesine göre yapıldı: Sanat bugünün [o günün] pratiğinde köşebaşlarını tutmuş belli başlı kişi, “zevk”, kurum ya da kuruluşların kontrolü altındadır. Bu şartlara uyum sağlayacak, bu denetim mekanizmalarının içine girebilecek imkanı, cesareti, becerisi (adını siz zenginleştirin) olmayan bu dünyaya giremez, varlık gösteremez! Oysa internet ile birlikte dünyanın dört bir yanındaki sanatçılar bu süreçlerden geçmek zorunda kalmadan, seslerini (sanatlarını) tüm dünyaya duyurabilecektir!
Analiz doğru mu? Doğru! Internet böyle bir gizilgüce sahip miydi? Evet! Bu bağlamda sanat demokratikleşti mi? Eh hayır denemez! Ne değişti? Çok az şey! Internetin getirdiği Demokrasi 3.0 kıvamındaki “engelsiz” dijital toplum ne yazık ki kıyıda köşede kalmış binlerce sanatçının değerinin anlaşılmasını sağlamadı. Bir istatistik yapılsa bu yolla sesini duyurmuş olanların duyuramamış olanlar içindeki oranının “köşelerin tutulmuş” olduğu Demokrasi 2.0 dünyasındaki oranla üç aşağı beş yukarı aynı olduğu gerçeğini ortaya çıkarabilir.
Şimdi benzer “demokratikleştirme” sürecinin (Demokrasi 4.0?) pandemi ile birlikte toplumsal yaşama gireceği iddia ediliyor (ya da bekleniyor). Bu durum öncelikle bir kaç temel çıkarımı bünyesinde barındırmakta: Internet (Demokrasi 3) ya işe yaramamış ya da bazı yerlere uğramamış! Ya da başlangıçta kendisine atfedilen gizilgücün hakkını verememiş; beklentileri karşıla(ya)mamış!
Kompleks bir durum! Internetin bir gizilgücü vardı; evet. Bir dönüşüm sağladı; evet. Ama internet sadece Demokrasi 2.0’dan yanmış, medet umanların kullandığı bir araç olmadı. Ötekiler de ondan istifade etmesini (er ya da geç) bildi. Örneğin önce garajdaki çocuklar web sitesi yapıp üç-beş bir şey kazandılar ama milyon dolarlık şirketler nihayet web sitelerini açtıklarında onları süpürdüler! Pandeminin süreçleri, olguları (daha da) demokratikleştireceğini bekleyenler yine hayal kırıklığına uğrayacak; belli. Bu sefer de Demokrasi 4’ü Endüstri 4’çüler iğfal edecek!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 232 04.09.2020)

