Dijital Çarmıh
Sonluluktan başka bir şey bilmeyen insan sonsuzluğa alışabilir mi?
Spotify, Tidal türü müzik sitelerine abone olan kişi aylık sabit bir ücret karşılığında sitenin tüm arşivine erişme-dinleme imkanı elde eder. Sınırsız bir arz! Bir tür cennet yani. Peki kullanıcılar bununla ne yapar? (“Cennetteyken ne yapacaksın?” – You Started Laughing, Supertramp).
Her şey gibi insanın da zamanı sınırlı. Ama insanın bir farkı var; bunun bilincinde. Sınırsız arzın karşısında ilk tepkisi doğal olarak onu tüketebildiği kadar tüketmek olacaktır. (“Hepsini istiyorum, hepsini şimdi istiyorum” – I Want It All, Queen). Peki nereden başlayacak? Bildiği diyarlardan. Bildiği-sevdiği bütün müzikleri kendince bir araya getirip, dinleme-listeleri oluşturur. Eskilerin deyişiyle “karışık kasetler” yapmaya başlar!
Müzik dinleme sitesi onu tanıdıkça ona yardımcı olmaya çalışır. “Eğer” der “bunu seviyorsan, bunu da sevebilirsin”. Hafta boyunca dinlediği parçaları analiz ederek ona alternatif dinleme-listeleri oluşturmaya başlar. (“Supertramp’ı sevdiyseniz Manfred Mann ya da Genesis’i de sevebilirsiniz”).
Bununla da kalmaz. Soluğunu üyelerinin enselerinde hissettirecek yeni etkileşim yolları da dener. Örneğin bir dinleme-listesi bittikten sonra, o listedeki şarkılardan yola çıkarak kendince uygun bulduğu parçalarla müzik çalmaya devam eder. (İçinde Annie Lennox, Shakespears Sister, Heart, Lorde, Lana Del Rey olan bir listenin ardından örneğin Frankie Goes to Hollywood’dan The Power of Love şarkısı gelebilir ya da I Muvrini’den A te Corsica).
Üye siteye alıştıkça belli bir profile doğru seğirtmeye başlar. Bazıları daldan dala atlamakta ve bir dinlediğini bir daha dinlememektedir. Bunun iki temel nedeni olabilir. Ya dikkat çekme, takipçi toplama gibi arzuları-hedefleri vardır ya da müzik dinleme zevkini henüz oluşturma aşamasındadır; deneye-yanıla ilerlemesi gerekir – tamam bir de ruhu yaşlanmayan ihtiyar delikanlılar var! Bazıları yıllar içinde geliştirmiş olduğu müzik dinleme zevkini oluşturan müzisyenlerden öteye geçmek istemez. Dinledikleri müzikler içinde bir sürpriz olmamasını talep ederler. Bunun bir alt fraksiyonu belli bir zaman dilimi boyunca sadece bir ya da birkaç parçaya takılır ve sürekli onları dinler! Ara sıra bir kaç yeni parça keşfederler ve bu yeterlidir!
Böylece insan kendisine bir kez daha ispat eder: “Sonsuz arz benim neyime! Sonsuzluk, cennet benim neyime! Bana üç-beş ünite-doz yeter” (“Deniz Kenarında” – Sonsuzluk ve Bir Gün, Eleni Karaindrou). Kapitalizm sınırları fiziksel-dijital aşıp ulaştığı yeni diyarlarda bu temel ilkeyi hayata geçirmekte ustadır! İnsanları kontrol altında tutmak ve sahip olduğu malını-mülkünü onlardan korumak için kaynakları kısmaz, insanları sınırlamaz! Tam tersi. Fazla fazla verir. Çünkü bilir; bir süre sonra obez olup bir kenara yığılacaklar!
Kapitalist batı kafasının “özgürlük” anlayışı insanları-toplumları obez yaparak mıhlamak herhalde. Para obezi, yiyecek obezi, müzik obezi, mal-mülk obezi, gezme-tozma obezi, tembellik obezi, duygu obezi, aşk obezi… Formüldeki son bilinmez-sorunu da çözüldü gibi. “Artı değer” üretmek için gerekli olan emek artık “akıllı makine”lerle sağlanacak: Robotlar, yapay zekalar! O zaman geldiğinde insan direniş göstermek isteyecektir mutlaka ama ah işte obezlik. Hareket edemeyecek ki! Dijital çarmıh “yatay düzlemde” gerçekleşmiş olacak! (“Orada Kimse Var mı?” – Comfortably Numb, Pink Floyd)
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 242 13.11.2020)

