Dijital Devekuşu

Evin kapısı çelikten, önünde iki tane silahlı koruma var. Ancak arka cephedeki bahçeden giren çıkan belli değil!

Denir ki bu diyarlarda düello değil pusu geleneği vardır. O nedenle olacak olayların ardındaki gerçekleri kamunun haklarını korumakla yükümlü resmi otoritelerden ya da ana akım medyadan değil de sosyal medya üzerinden yayın yapan bireylerden öğreniyoruz. Önce Sedat Peker, sonra Muhammed Yakut, en son da Ali Yeşildağ. Söyledikleri ne kadar doğru ne kadar yanlış zaman gösterecek.

Ancak ortada şöyle bir gerçek var: Hiç kimse duyduklarına şaşırmıyor! En yanlısı bile duymazdan gelme ile inkâr arasında uygun bulduğu yolu seçiyor. Muhalifler ise “biz dememiş miydik?” diye teyit ederken sunulan içeriğin ne kadar nesnel olduğunu sorgulamıyor. Oysa bu açıklamaları yapanların, kirli çamaşırlarını ortaya döktükleri kamu yöneticiler ile şahsi husumetleri var. Bildiklerini söyledikleri şeylerin çoğunu biliyor olma nedenleri fiilen o eylemlerin-sahnelerin içinde aktif rol almış olmaları.

Denilebilir ki teröristi gizli tanık yaparak genel kurmay başkanını cezalandıran bir sistemden başka ne beklenir? Olabilir. Her şey benim için diyen birisi için hak da adalet de hukuk da demokrasi de bağımsız yargı da sadece kendisi içindir. Herkes için değil!

Bu açıklamaların sosyal medya üzerinden yapılması bir başka trajikomik durum da yaratmakta. Mesela Youtube’da bu türden bir video izlerken, araya reklam giriyor. Videonun içeriğinde kişi diyelim ki X partisi ve yöneticilerini eleştirirken, araya giren reklamda aynı X partisinin seçim propaganda filmi gösteriliyor. Algoritma o videonun arasına o partinin reklamının iyi gideceğine hükmetmiş bir kere. Acaba o partinin dijital pazarlama yöneticileri bunun farkında mı? Şöyle bir tablo hayal edin: Tribünlerdeki binlerce kişi aynı anda Y markası aleyhinde tezahürat yaparken, stadyumun dört bir yanındaki dijital reklam panolarında o markanın reklamı çıkıyor! Vatandaş ile dalga geçer gibi!

Bu sadece bu tür videolar ile sınırlı değil. Pek çok ana akım medya kuruluşunun web sitesi ya da mobil uygulamasında da benzer bir durum söz konusu. Örneğin muhafazakâr bir yayın organının mobil uygulamasında sürekli cinsel fantezi malzemeleri reklamı ya da milliyetçi-maneviyatçı bir başka yayın organının uygulamasında yabancı ülkelere göçmen olarak başvuru reklamının gösterilmesi gibi. Bu tür oksimoron durumların sürekliliği bu kurumların dijital medya yöneticilerinin konudan bihaber oldukları anlamına geliyor. Ana akım medyada bırakın bu tür zıtlıkları, medya patronunun muhalif olarak nitelendirdiği partilerin reklamını bile görmek imkânsız! Evin kapısı çelikten, önünde iki tane silahlı koruma var. Ancak arka cephedeki bahçeden giren çıkan belli değil misali!

Bu tür şaşırtmacaları bilinçli yapan dijital pazarlama taktikleri de yok değil. Diyelim ki X partisinin mitingi canlı olarak internet üzerinden yayınlanıyor. O partinin muhalifi olan Y partisi araya girerek “dinlemekte olduğunuz yalanlara inanmayın” türünde bir reklam veriyor. Aslında bu beklenmedik zıtların izi TRT’ye dek sürülebilir. Bugün de var. Siyasi partilerin TRT’deki propaganda haklarında öteki her mecrada öcü olarak tanıtılan TKP gibi partiler, seslerini duyurma imkânı bulabiliyorlar. Hatta cumhurbaşkanı adaylarının yaptığı gibi TRT ekranından TRT’yi eleştirebiliyorlar. (Bu yazı seçimlerden önce kaleme alındı. O nedenle kahrolan “bağzı şeyler”den burada anılan bağzılarının değişip değişmeyeceği henüz bilinmiyordu!)

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 372 18.05.2023)

Popüler Etiketler