Dijital Kahve Kültürü
Araçları suçlamak çözüm değil; onları kullananların niyetleri sorgulanmalı!
Twitter geçtiğimiz Nisan ayında binlerce hesabı kapattı. Bu hesapların ortak özelliği Türkiye ile ilgili doğru olmayan içerikleri yayıyor olmalarıydı. Hesapların çoğunun Mısır ve Suudi Arabistan merkezli olduğu açıklandı. Bu iki ülkeye ek olarak Honduras, Endonezya ve Sırbistan’ın da kapatılan hesapların bir kısmına ev sahipliği yaptığı ifade edildi. Kapatılan binlerce hesabın Türkiye’nin yanısıra Katar ve İran ile ilgili olarak da asılsız bilgi yaydığı duyuruldu! Kimseden ses çıkmadı!
Haziran ayı içinde Twitter bu kez Türkiye merkezli bir kaç bin hesabı kapattığını duyurdu. Vay efendim yer yerinden oynadı. Racon kesildi. Twitter’ın belli çevrelerin etkisi ya da kontrolü altında kalarak bir tür ayar verme çabaları içinde olduğu iddia edildi.
Bir küçük nokta mertebesinde-yalınlığında olan hakikat fanilerin elinde yapay bir şekilde eğilip büküledursun bir gerçeği gözardı etmek olası görünmüyor. Sosyal medya insanların fiziksel dünyadaki etkileşim modelini, bulundukları mekanda dört-beş kişiyle yaptıkları iletişim olmaktan çıkardı; tüm dünyanın erişebileceği hale getirdi. Bireylerin sosyal medyaya taşıdıkları iletişim modeli o yaşa dek bildikleri-öğrendiklerinden başka bir şey değil. Gündelik fiziksel hayatında çevresiyle “kahve kültürü” düzeyinde iletişim kuranlar da sosyal medyaya haliyle bunu taşımakta. Hapisteki bir parti liderinin eşiyle ilgili yapılan paylaşım bunun son örneklerinden. Bu davranış büyük bir tepki çekti; kınandı. Kınanması doğrudur ancak şunu da unutmayalım. Bu seviye(sizlik) sosyal medya ile başlamadı. Sosyal medya bunu daha görünür kıldı. Her toplumda bu tür densiz(lik)ler mutlaka vardır. Sosyal medya gelene kadar bunlar kendi küçük fiziksel dünyasının dışına taşamazdı. Artık taşıyor!
Sosyal medya da ana-akım medya da, dikkat çekme odaklı olduklarından, ne yazık ki olumsuz örnekleri ışık hızında yayma konusunda usta! Oysa gerek ülkemizde gerekse de dünyanın pek çok ülkesinde bu tür bir seviyesizlik vakasının yanında belki de yüzlerce üst seviye etkileşim örnekleri sergileniyor. Ancak su yüzüne çıkamadığı için yok sayılıyor. Dün televizyon bugün internet-sosyal medya toplumu yozlaştırıyor diye eleştiri oklarına karşı mücadele etmek zorunda kalıyor! Araçları suçlamak çözüm değil; onları kullananların niyetleri sorgulanmalı!
En temel soru cevaplanmayı bekliyor hala! Bireyin-toplumun kültür seviyesini artırmak amacıyla bu iletişim-etkileşim araçlarını kullanma sorumluluğu kimdedir? Klasik cevap devlet! Ama samimi olmak gerekirse dünyanın her yerinde devlet müessesesini yönetenlerin öncelikleri bambaşka! En “sosyal devlet” bile bireyini zorunda kalınca düşünüyor. Devletler önce eğitimi zor ve pahalı hale getirdi. Şimdi de eğitim imkanlarından istifade etmeyi ya zorunluluk olmaktan çıkarıyorlar ya da içini öyle bir boşaltıyorlar ki sözde kalıyor! Oysa birey öyle ya da böyle bir eğitim alıyor. Kimisine de “kahve kültürü” düşüyor! Gaza gelip ortaya atıldığında bir de dönüp bakıyor ki sempatizanı olduğu kişi ya da kurum onu çoktan dışlamış!
Bugünün ağ toplumunda açıktır ki bu sorumluluk her bir bireye-topluma düşmektedir. Hangi birey-toplum bunu içselleştirici eğitimden geçmişse, onlar başarı gösterecek, diğerleri ise çamur içinde debelenmeye devam edecek. Türkiye’nin hangi kategoride olduğunu ise Twitter değil toplumun kendisi belirleyecek!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 222 26.06.2020)