Dijital Kapital
Girdabına kapılmış olunan anafor insanın aynı anda hem sonlu hem de bunun idrakinde olmasıdır.
Üç kuşaktır Tahtakale’de ithalat/ihracat ile uğraşan bir dostumun önemli bir tespiti vardır. Doktor, mühendis, mimar, yazılımcı vb. bir meslek sahibi olmak için üniversite eğitimine dek bir süreçten geçme konusunda herkes hem fikirdir de konu iş insanı olmaya geldiğinde cebine biraz sermaye koymak tek kritermiş gibi algılanır!
Tarihi nasıl ki kazananlar yazıyorsa, mesleklerle ilgili istatistikler de sadece “kazananlar”dan oluşuyor. Örneğin üniversite sınavına giren şu kadar öğrenciden bu kadarının şu mesleği seçtiğini biliyoruz. Ama sınavı kazanamayan öğrencilerin sonra ne yaptığını bilmiyoruz. Sınavı kazanıp da bir bölüme yerleşenlerin adedini biliyoruz da dört, beş ya da kaç sene sonra kaç tanesinin mezun olduğunu, kaç tanesinin yarı yolda fikir değiştirdiğini bilmiyoruz! Zincir uzayıp gidiyor: Mezun olup o alanda iş hayatına atılanları biliyoruz da diğerlerini bilmiyoruz… (Aslında belki de dolaylı yoldan biliyoruz: Bazı iş-uğraş alanları var ki onlar öteki tüm olasılıklarda başarılı olamamışlar tarafından işgal edilmiş durumda!)
90lı yılların ortasındaki dot.com çılgınlığı sırasında K. Amerika’da ve Avrupa’da yola çıkan düzinelerce yeni teşebbüsün başına neler geldiğini de bilmiyoruz. İpi göğüsleyen birkaç tanesinden haberimiz var (eBay, Amazon, Google, Youtube vd). Sadece kazananlardan oluşan istatistikler ister istemez yanlış yönlendiriyor bizi. Sanki o yola çıkmış herkes kazanmış. Hal böyle olunca başarı hikayeleri aşırı-yorum örnekleri haline geliyor. Dün internet ile ilgili bir şeyler yapanlar (Andreessen, Brin, Dorsey, Zuckerberg vb.) milyarder oldu. Bugün de sıra kriptopara teknolojisiyle uğraşanlarda (Vitalik, Zhao, vb.). Gibi.
Uzun yıllar Google’da başkanlık yapmış Eric Schmidt’in teknoloji ile ilgili tespiti (“Teknoloji özünde yıkıcıdır”) belki de gerçek yıkıcıyı gölgelemek için icat edilmiş bir perdedir: Kapitalizm özünde yıkıcıdır! Vahşidir! Geride kalan ya da kadrajdan çıkan öteki herkes, ipi göğüslemiş olanların “başarı”larının altında ezilip yok oluyor. Her ne kadar başarılı olanların amacı o olmasa da. Yoksa değil mi? (örn. “rekabet” nedir?). Girdabına kapılmış olunan anafor insanın aynı anda hem sonlu hem de bunun idrakinde olmasıdır. Bill Gates de bir gün ölecek!
Kapitalizm, büyük başarı elde etmenin kriterini kendi ideolojisine uygun olarak belirlemiş; maddi zenginlik! Bir meslek sahibi olup da kariyer yapamayanlar için geriye kalan tek seçenek bu. İster iş insanı ol ister başka bir şey. Yeter ki sonunda maddi zenginliğe ulaş. Ne kadar çok o kadar iyi. O zaman toplum seni kabul eder, defolarını görmezden gelir.
Maddi zenginliğe hak ederek ulaşanlar olsa da göz önünde olanlar, açlıkları bir türlü geçmeyen ötekiler olduğundan, kamunun zihninde hatalı bir imaj oluşur. O nedenle pek çok kişi için maddi zenginlik belli bir raddeden sonra “aşırı” olarak değerlendirilir. Ya aşırı ya da hak edilmemiş! Oysa kimse Mimar Sinan’ı ne kadar çok yapı inşa ettiği için eleştirmez. Ya da bir sanatçıyı, romancıyı verdiği eser adedinden dolayı benzer şekilde ayıplamaz-suçlamaz! Zamanında kapitali tekelinde tutan soylular(ın bugünkü aile temsilcileri) belki de kara kara düşünmeli: O ilk öküzü vermeyeceklermiş! Para (çoğu) insanı zehirliyor!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 280 05.08.2021)