Dijital Kuru Kız
Doğduğu şehri neredeyse hiç terk etmemiş bir kadın “dünyanın sonu”na nasıl gidebilir?
Ayfer Tunç’un son romanı Kuru Kız ilginç bir savrulmayı konu edinmiş. Hayatı boyunca doğduğu şehirden-mahalleden dışarıya neredeyse hiç çıkmamış olan kırk yaşında bir kadının “dünyanın sonu”na gidip, kalan ömrünü orada geçirmesi. Dünyanın sonu, yani “fin del mundo” var; Güney Amerika’nın en ucundaki Ushuaia kenti.
Eğitimini yarıda bırakmış, sırasıyla annesini-babasını en son da erkek kardeşini kaybetmiş, hayatı boyunca hiç evlenmemiş, çevresinde biraz yarım akıllı olarak bilinen bir kadın nasıl olur da tek başına kaldığında, dünyanın sonuna gidebilir; orada yaşamayı başarabilir? Internet sayesinde!
Önce masaüstü bilgisayar sonra da akıllı telefon aracılığıyla tanıştığı internet (çevresindekilerin taktığı adla) “kuru kız”a önce oturduğu yerden tüm dünyayı öğretiyor, sonra da ona bu büyük değişimi yaşama cesaretini veriyor.
Su gibi akıp giden bir üslupla kaleme alınmış bu romanı kaç kişi okuyacak? Hakkında kaç kişi konuşacak? Bu roman internetin yararlı amaçlarla kullanımına yönelik olarak kaç kişi tarafından referans olarak gösterilecek? Bilinmez. Ne yazık ki her öğleden sonra internetin derisini acımasızca yüzen kadın kuşağı programlarının ulaştığı kadar geniş bir kitleye ulaşmaya belki de nefesi yetmeyecek!
Bu programların en popüler dijital zararlısı TikTok. Onu Instagram ve Facebook takip ediyor. Bu üçlü bırakın şehirlere, kasabalara, Türkiye’nin sonundaki en küçük köye kadar girmiş durumda. Arzu ettikleri hayatı yaşayamayan kadınlar, bu sosyal medya sitelerinden tanıştıkları erkeklerle kaçarak kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çalışıyor. Evlisi de bekarı da. On altı yaşındaki de altmış altı yaşındaki de. Erkekler de “beyaz atlı prens” misali bu biçare kadınların ellerindeki birikimi alır almaz onları yüz üstü bırakmak üzere pusuda bekliyor!
Bu programlar sorunları çözmede kökü kurutmak yerine kırılan dalı tamir etmeye odaklanıyor. Demek ki böylesi daha yüksek reyting topluyor. Kadını çocuk yaşta, istemediği bir adamla, zorla evlendirmişler. Kadının iki tane, üç tane, dört tane çocuğu olmuş. Sosyal medyadan üç zaman önce tanıştığı adamla kaçıp gitmiş. Vay efendim sen neden çoluğunu çoğunu bırakıp da kaçarsın! Vay efendim sen neden boşanmadan evi terk edersin! Cevap basit: Yaşadığı toplumsal şartlar kadına o imkânı sunabiliyor olsa, kadın neden öyle yapmasın ki! Bu kök sorunlara dokunmak yasak anlaşılan. Onun yerine tutulacağı doludan korumak için programlar can havliyle kadını yıllardır yaşamakta olduğu yağmurun altına çekmeye çalışıyor! Kimse hava neden yağmurlu diye sorgulamıyor!
Belki de internetin faydalı bir araç olduğuna kanıt arama yeri değildir bu programlar. Onlar işleri gereği, bu aracın zararlı yanlarına odaklanacak ve her gün milyonlarca insanın zihnine bu tek yanlı mesajı işleyecek: Internet kötüdür! Sosyal medya kötüdür! Öte yanda ise naif bir kuru kız, her gün saatlerce seyahat videoları izleyerek hem ülkesinin hem de dünyanın dört bir yanını tanıyacak, yabancı dil uygulamalarını kullanarak kendi kendine İngilizce, İspanyolca öğrenecek, ülkesine binlerce kilometre uzaktan mobil bankacılık uygulamaları aracılığıyla Türkiye’de hesabına yatan yetim aylığını yabancı paraya çevirip, dünyanın sonunda yaşamakta olduğu pansiyonun kirasını ödeyecek! Çok yaşa Ayfer Tunç, çok yaşa internet!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 370 04.05.2023)