Dijitalin Evi

Kamusal alan evin içine Zoom’u Truva Atı gibi kullanarak sızarken, dijital işgücü de boşalan kamusal alana sızabilir!

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Her global krizden sonra böyle deniyor sonra da eskiye geri dönülüyor diyenlere: Pandemi uzun yıllardır birbirinden net olarak ayrıştırılmış iki şey arasındaki sınırları kaldırmaya başladı. Bireyin özel yaşamındaki en kişisel sığınağı olan “ev” artık “kamusal alan”ın bir parçası olma sürecine girdi. Kamusal alan bu içten fetih sürecinde Zoom (simgesel adıyla anılan video konferans) yazılım(lar)ını bir tür Truva Atı olarak kullandı.

Kamusal alan olgusu 1960lı yıllarda Habermas tarafından formalize edilmiş bir kavram. Kamu kelimesinin ne demek olduğunu bilen birisinin fazla zorluk çekmeden zihninde kurgulayabileceği bir tanım. Ev ile kamusal alan pandemi öncesine kadar birbiri ile yan yana gelmeyecek iki olgu olarak oksimoron düzeyinde bir ilişkiye sahipti.

“Ev”, içinde yaşayanlara ait mahrem bir alandı. “Dijitalin Evi”nde ise mahremiyet diye bir şey yok! Bu yeni evde işyeri var, okul var, sinema-tiyatro gibi eğlence imkanları var, devlet daireleri var; var da var. İçinden alışveriş yapmak üzere semt pazarı bile geçiyor artık.

Bu sızma operasyonu dijital delik aracılığıyla olduğundan “ev”in fiziksel yapısında bir değişiklik yapmaya gerek duyulmadı. Pandemi ise durumu “mücbir sebep” haline getirdi. Kimse bir seçim yapma imkanına sahip olamadan “ev”ini kamusal alana dahil etmek zorunda kaldı.

Ekonomik açıdan irdelendiğinde, ev pek çok durumda hala “mahrem bölge”. Kamusal alan oyuncuları evin içine sızdığı için evin sahibine kullandığı ev kaynaklarının bedelini ödemeyi düşünmüyor. İşveren evden çalış diyor ama evden çalışmak için gerekli olan elektrik, internet vb. giderlerine ortak olmuyor (yakın zamanda ülkemizde ilan edilen uzaktan çalışma yönetmeliği bu konuda ilk yıl yaşanan kaosu ortadan kaldırma sözü veriyor).

Sosyokültürel açıdan irdelendiğinde çözülememiş, daha kötüsü tam olarak tanımlanamamış bir problem var ortada: Kamusal alana açılmış evde tipik bir iş günü nasıl geçecek? Evin içine hapsolmuş bireylere düşen görev ve sorumluluklar nelerdir? Kreşe, okula ya da akrabaya bırakılan çocuk evin içindeyken evin annesi, babası nasıl çalışacak, evin büyük kardeşleri nasıl “okuyacak”? Yeme-içme prosedürü ne olacak? Ev kamusal alanın bir parçası görünümüne büründüğüne göre, kamusal alanda kullanılan “prosedür” gibi “süreç yönetimi” kavramlar da evin içinde yaşanan hayata nüfuz etmeye başlayacak. Bugün olmadı yarın!

Bireyin evine hapsolması bir dert. Hapsolduğu bildik mekanını “yabancı”lara açmak zorunda kalması ayrı bir dert. Evden ders anlatan öğretmenin küçük çocuğuyla uğraşması, evden çalışan bir beyaz yakalının toplantı esnasında kucağına evin kedisinin sıçraması. Bunlar kozmetik problemler gibi görünebilir. Eğer bu süreç birkaç gün ya da ay sürseydi. Geçici olsaydı. Pek çok kişi için bunun kalıcı olduğuna inanmak için yılların geçmesi gerekecek gibi. Belli ki geçecek. Endüstri 4’çüler bu fırsatı kaçırmayacak. Bireyleri evden çıkarmak yerine kamusal alanı evin içine sokarak “bir şey değişmedi, hatta böylesi daha güvenli oldu” diyecekler. Böylece fabrika-ofis alanlarında dijital işgücü için alan açılmış olacak! Buna güzel bir isim de buldular: Büyük Sıfırlama!

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 261 26.03.2021)

Popüler Etiketler