Dikkatini Çaldırma!

Artan enformasyon hacmi, onu suistimal eden sosyal medya ve sonuç: Dikkati dağılan bireyler!

Amerika’da öğrenciler ortalama altmış beş saniyede bir odaklandıkları bir konudan başka bir konuya geçiyor. İş dünyasında da benzer bir kırılganlık var. Tek bir işle meşgul olma zamanı ortalama üç dakika. Johann Hari’nin Çalınan Dikkat adlı kitabı (Metis Yayınları) bu şaşırtıcı istatistiklerle açılıyor. Yazar dijital teknolojilerin insanın dikkatini ne amaçla nasıl dağıttığını pek çok örnek ve kişisel deneyimiyle anlatıyor. Arkasına dünyanın dört bir yanında yıllardır konuyla ilgili araştırmalar yapan akademisyenleri alarak. Hari’nin, onlarla konuşabilmek, görüşlerini alabilmek için Kanada’dan Yeni Zelanda’ya gitmediği yer kalmamış.

İlk ve en önemli tespit insanlığın üretmekte olduğu enformasyon hacminde dijitalleşmeyle birlikte geometrik bir artışın söz konusu olması. Bu durum potansiyel bir tehlike yaratıyor! Bu kadar büyük bir enformasyon, özellikle sosyal medyanın eline düştükten sonra, kullanım amacındaki değişim-dönüşüm nedeniyle bireysel ve toplumsal yaşam üzerinde dramatik ve kalıcı etkiler yaratmış durumda.

Sosyal medyanın doğal refleksi bireyi sürekli bağlı tutmak ve o sırada ona olabildiğince içerik-reklam göstermek! Bu sürecin aynı zamanda bir geri bildirim mekanizması da var. Bireyin hangi içerik ya da reklama ne kadar ilgi gösterdiği tespit ediliyor ve bireysel profil sürekli güncelleniyor. Sesle ya da görüntüyle sunulan tüm o uyarı mekanizmaları da bireyi mobil cihazını eline alıp şöyle bir bakmaya güdülemek için. Sonrası geliyor! Kişi kafasını kaldırdığında (yaş grubuna göre) saatlerin ya da dakikaların nasıl akıp gittiğini fark etmiyor.

Enformasyon, sosyal medya ikilisi aslında bir fırsatı değerlendirmeyi başardıkları için bireyin zihninde ve yaşamında bu denli yer edebiliyor. O fırsat da (post)modern bireyin yaşamında ne yapacağını bilemiyor olması. Hari bunu kendisini enformasyon sağanağına tutan internet ve sosyal medyadan soyutlayarak dijital detoks yaptığı dönemde idrak ediyor. Tüm o dijital taciz ortadan kalktığında kendisini anlamsız bir boşluğun içinde buluyor. Ne yapacağını bilemiyor!

Bu aynı zamanda dijital teknolojilerin üstüne düşen suç unsuru üzerinde de hafifletici bir sebep etkisi yaratıyor. Bir başka deyişle içinde öyle bir boşluk olmayan, yaşamında öyle ya da böyle bir mana bulmuş olan birey o dijital sele kendini kaptırmayabiliyor. Bu denklemin bir diğer parametresi ise yaş! Dijital yerli kuşaklar ne yazık ki dijital türbülansa o manayı bulma yaşına ulaşamadan girdikleri için dezavantajlı konumda. Onların kendilerini arındırıp, sonra da o boşluğu doldurmaları iki misli zor. Yaşı tutan dijital göçmenler ise bir mana üretmiş olma konusunda daha şanslı.

Boşluğu doldurma konusundaki en önemli ipucu aslında bireye kendini “akışta” hissettirecek bir edim bulması. Öyle bir meşguliyet ki zamanın nasıl akıp gittiğini idrak ettiremesin! Kişiyi zamandan soyutlasın. Tıpkı sosyal medyada geçirilen zaman gibi! Fark ise sosyal medyanın sahiplerine para kazandırmaktan başka bir mana içermiyor olması! Dijital postmodern birey bu açıdan bakıldığında, başkalarının hayallerini gerçekleştirmede figüranlık yapıyor! Kendisi ise dijital çölün ortasında serap görüyor! Dijitalleşme sürecinde global şirketler bireyleri kısa dönem karı için tuzağa düşürmeye çalışırken aslında devlet müessesesinin devreye girip tedbirler alması için de de bir fırsat oluşturuyor. Oysa bazı devletler bunu halkın sesini kısma-kontrol etme güdük-siyasetine feda etmeyi tercih ediyor!

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 401 14.12.2023)

Popüler Etiketler