Goblin Modu
Yoksa hepimizin içine cin mi kaçtı?
Oxford Üniversitesi Sözlüğü 2022’nin kelimesini seçti: “Goblin Modu”. Seçim süreci bu sene daha “demokratik” gerçekleşti. Sözlük yöneticileri üç aday kelime belirleyip bunu halk oyuna sundu. Üç yüz binin üstünde bir katılım ile bu üç alternatif içinden goblin modu (ya da “goblin hali”) ifadesi yüzde doksanın üstünde bir oy alarak, ezici çoğunlukla birinci seçildi. Birinciliği “goblin modu”na kaptıran diğer iki aday “Metaverse” ile “IStandWith” (yanındayım) kelimeleriydi.
Goblin modu ifadesi şu şekilde tarif edilmekte: “sosyal normları reddederek, özür dilemeden kendini beğenmiş, dağınık, tembel veya açgözlü davranış türü”. Goblin modu pandemi sürecinin palazlandırdığı iki eğilimin sonucunda ortaya çıkmışa benziyor. Birinci eve kapanma sürecinin getirdiği fiziksel asosyalleşme ve pandeminin hafiflemesiyle birlikte eski norma dönme konusundaki isteksizlik. İkincisi de sosyal medya ortamlarında paylaşılan görsellerin işaret ettiği mutlu-mesut-mükemmel hayatın sahte olduğunu kanıtlama hevesi. BeReal gibi uygulamalar da benzer bir motivasyonla ortaya çıkmış durumda.
Goblin modu bir yanda tembel, uyuşuk, görüntüyü kurtarma veya politik doğruculuk derdinde olmayan ruh halini işaret ediyor. Öte yanda ise daha bencil ve açgözlü bir tutumu meşrulaştırıyor. O meşrulaştırmadır ki goblin moduna geçmiş bir kişi sergilediği bencilce ya da açgözlü davranışların özür dilemeyi gerektirecek fenalıkta olduğunu umursamıyor!
Goblin modu, orijinal saflığını yitirmiş dijital yaşamın bireyi vahşileştirdiğinin bir başka göstergesi olarak da okunabilir. Saflığını yitirmiş dijital yaşam derken… Örneğin sosyal medya! İnsafsız bir reklam mecrası olmak üzere sunulmamıştı. Ancak yirmi senelik bir macera sonucunda bugün sosyal medya reklamın tecavüzüne uğramış bir iletişim aracı olarak ortalıkta dolaşıyor! “Reklam” “televizyon”u bile bu kadar taciz edememişti!
Gündelik fiziksel yaşamın ekonomik anlamda giderek zorlaşması dünyanın her yerindeki dijitalleşme sürecindeki bireyi iki boyutta etkiliyor: Birincisi fizikselden dijitale kaçıp, cenneti sanalda inşa etmeye çalışıyor. İkincisi fizikselde giderek daha bencil hale geliyor. Bu bencilleşme her alanda ve seviyede farklı şekillerde kendisini ortaya çıkarıyor. Siyasette daha totaliter, tutucu, karizmatik liderler tercih ediliyor. İş dünyasında herkes birbirine çelme takma konusunda daha hevesli hale geliyor. Sıradan insan ise nefsine hâkim olma konusunda öz disiplinini bir kenara bırakıyor.
Türkiye örneğinde bu ilginç bir paradoksa işaret ediyor. Türkiye belki de hiçbir devrinde bu denli güçlü dini tarikat yapılanmalarıyla karşılaşmamıştı. Türkiye belki de hiçbir devrinde nefs-i emmare (şiddetle emredici nefse sahip birey) bataklığına saplanmamıştı. Dini anlamda tarikat aslında tasavvufun fiili icrasını sağlayan ekol ya da okuldur. Her tarikat ekolünün izlediği yol farklı olabilir. Ancak nihai amaç aynıdır. Ve o amaca ulaşmadaki göstergeler de bireyin nefsini dönüştürmesiyle ilgilidir. Bu çerçevede “Rabbena hep bana” mottosunu izleyen goblin modundaki birey nefs-i emmare bataklığına saplanmıştır. Onca tarikat ontolojik sebeplerine göre hareket ediyor olsaydı etrafta nefs-i emmare etkisinde bu kadar birey olmazdı.
Goblin moduna geçmiş birey için “içine cin kaçmış” da denebilir! Çünkü “goblin” kelimesi farklı etimolojik kanallardan irdelendiğinde cine benzer hayali yaratıklara işaret etmektedir.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 350 15.12.2022)

