İkinci Fırsat
Postacı kapıyı ikinci kez çalıyor! Kapıyı açacak mıyız?
Bir seçim daha sona erdi. Kimin kazandığı tartışılır ancak pek çok kişi için kaybeden hakikat-meşruiyet oldu. Acaba ilan edilen sonuçlar torbalardaki oylarının birebir matematiksel göstergesi mi? Bu sorunun cevabı “evet” olsa bile bu meşruiyet sorununu ortadan kaldırmak için yeterli olmayabilir.
Oy verme sürecinin kritik adımlarını anımsamalı: Seçmen listelerinin oluşturulması. Seçmenlerin sandıklara giderek siyasi tercihlerini yapmaları. Bu tercihleri barındıran belgelerin (oy pusulaları) sandıklarda birikmesi. Oy verme süreci sona erdiğinde sandıkların açılması, zarfların içindeki oyların geçerliliğinin tespiti ve sayımı. Sayılan oyların toplamlarının belirlenmesi ve sonuçların şahitler huzurunda karara bağlanması (ıslak imzalı sonuç tutanakları). Oyların torbaya konulması, torbanın mühürlenmesi ve ıslak imzalı tutanaklarla birlikte ilçe seçim kuruluna götürülerek teslim edilmesi. İlçe seçim kurulunda ıslak imzalı tutanaklarda yer alan sayısal bilgilerin bilgisayar sistemine girilmesi.
Bunlar içinde herkesin bildiği en kritik olanı ıslak imzalı tutanakların oluşturulması. Buradaki bir sahtekarlık vatandaşın oy tercihini doğrudan çarpıtma özelliğine sahip. Nedir? A partisi 200, B partisi 50 oy almışken, tutanağa A partisi 50 B partisi 200 oy aldı diye yazmak. Bunu engelleyen şey sandık görevlilerinin doğru olmayan tutanağı imzalamayacağı varsayımı. Bu örnekte A partisini temsilen orada bulunan kişi böyle bir tutanağı neden imzalasın? Peki A partisinden bir temsilci yoksa? Ya da A partisini temsilen orada bulunuyor görünen kişi aslında A partisinin çıkarını korumak için orada bulunmuyorsa? Geriye tek dayanak kalıyor: Gözlemci vatandaşlar! Vatandaşlık hakkını kullanarak oy sayım sürecine katılıp, oy adetlerinin tutanağa yanlış kaydedildiğini tespit eden vatandaş bunu dilediği mercie iletme hakkına sahip. Medyaya veya siyasi partilere. Peki ya gözlemci vatandaş da yoksa? Ya da gözlemci olmak isteyen vatandaşlar oy sayım noktalarına yaklaştırılmamışsa? Geriye bir şey kalmıyor!
Olası sahtekarlık imkanları bu adımla sınırlı değil. Örneğin bir kişinin birden çok sandıkta farklı kimlik belgeleriyle oy kullanmasını engelleyen bir güvenlik imkânı (boya vb.) var mı? Yok! Kimlik edinme ve seçmen olma süreci “haklanmışsa” kişi bunu yapabilir. Tahmin edileceği üzere bunun muhalefet partilerince gerçekleştirilmesi kolay değil. “İçeriden” destek lazım. Bir başka versiyon deprem bölgesi için düşünülebilir. O bölgenin seçmeni olup da depremde ölmüş ancak resmi kayıtlara ölü olarak geçmemiş seçmenler. Birileri o kişilerin kimlikleriyle onlar adına oy kullanmış olabilir.
Geriye sosyal mühendislik kalıyor. Sonuçları medyaya belli önceliklere göre servis etmek yeterli. Bir de YSK’nın (iktidarın işine gelmeyen) işlerini köhne şekilde yapması var. Örneğin muhalefetin güçlü olduğu seçim bölgelerinde az personel kullanarak oy torbası ve tutanak tesliminde kuyruklar oluşturmak gibi. O halde ıslak imzadan önce sorulması gerekenler: Seçmen listeleri tam doğru muydu? Sadece oy verme hakkında sahip olanlar mı oy kullandı? Birden çok kere oy kullananlar oldu mu? Sandıkların içindeki oylar, oy verenlerin oyları mıydı?
İşte bütün bu durum ve şartlar içinde dahi vazifen ikinci turda da sandığa gidip oyunu kullanmak; ilk turda gitmeyenleri de kullanmaya teşvik etmektir!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 373 25.05.2023)

