Klara ile Güneş
Kazuo Ishiguro, son kitabı Klara ile Güneş’te yapay zeka robotları ele alıyor. Masalvari bir dille!
2017 Nobelist’i Kazuo Ishiguro’nun son kitabı Türkçe’de Klara ile Güneş adıyla yayınlandı (Yapı Kredi Yayınları). Ishiguro kitapta teknolojinin t’sine bile dokunmadan çocuklara arkadaşlık etmesi için geliştirilmiş olan bir robotun (Klara) “anıları”nı anlatmakta.
Pek de uzak olmayan bir gelecekte üniversite öncesi eğitimin evden yapılır hale gelmesi sonucu çocukların yetişme sürecine yardımcı olması amacıyla üretilmiş bu insanvari robotlar, belli bir seviyede bilince sahip yapay zekalar. Zaten kendilerine YA yani Yapay Arkadaş deniyor.
Kitap sürecince Klara ile “sahibi” Joshie arasında (diğer çocuklar ile YA’ları arasında olduğu gibi) bir tür efendi-köle ilişkisi göze çarpıyor. Tıpkı yüzlerce yıl öncesinde olduğu gibi. Tek farkla. Köle bir insan değil; makine! Bu YA’ların aklına “kendi özgürlüğünü” elde etme fikri hiç gelmiyor. Pek çok insan-kölede olduğu gibi. Bir YA kendisini sahibine adamış bir dadı ya da lala gibi. Onun sözünün dışına çıkmıyor.
Kitabın sonundan anlaşılacağı üzere vahşi kapitalizm bu YA’ların bir “efendi” çocuk ile işi bittiğinde bir başkasına “satılarak” yeniden kullanılmasını resme dahil etmiyor. Her çocuğun YA’sı kendine!
Kitap teknolojiden o kadar uzak ki ne “yükseltilme” denilen şeyin ne olduğu konusunda detaylı bir açıklama yapılıyor ne de internet ya da çevrim içi olma olgusu ortalıkta dolaşıyor. Tümce aralarında yükseltilmeden kastın genetik bozuklukların dış müdahale ile düzeltilmesi olduğu anlaşılıyor. Çevrim içi olup Büyük Bir ile etkileşim kurma, bilgi edinme gibi süreçler ise bir iki yerde lütfen anılıyor. Ancak herkesin elinde (Klara’nın tabiriyle) bir “dikdörtgen” var.
Belli bir düzeyde dahi olsa bilinç kırıntısı taşıyan yapay zekâ destekli bir robot gerçekten de “Ben neden istediğimi yapamıyorum?” diye sorgulamaz mı? Klara’nın dükkânda satılmayı beklerken dış dünya ile ilgili yaptığı gözlem ve çıkarımlar onun kısa sürede kendisine bu soruyu sormasını gerektiriyor. Ama Klara böyle bir bilinç düzeyinden uzak. Benzer şekilde Klara ile aynı seriden olan bir başka YA ise çok daha “bilinçsiz”. Tek derdi bir an önce satılıp bir “efendi”ye sahip olmak. Ki ona yarenlik edebilsin!
Ishiguro belki de okura “itidalli” olmayı tavsiye ediyor. Teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, sosyo-kültürel anlamda insan yaşamında pek de bir değişiklik olmayacak. Tamam çocuklar artık “okul”a gitmeyecek, derslerini tabletleriyle etkileşim kurdukları insan-öğretmenlerden alacaklar, gelecek vadediyorlarsa genetik bozuklukları tamir edilecek, sistemin hizmetine girip mutsuz bir hayatları olacak ama bu zaten üç aşağı beş yukarı bugünkü mevcut yaşamın benzeri bir şey!
Okur yine de Brazil ya da Blade Runner filmlerindeki gibi bir distopik dünya ve onunla mücadele etmek üzere kaos yaratmaya çalışan romantik kahramanların eksikliğini hissetmiyor değil! Ishiguro bu açıdan da yapay zekâ olgusunun hakkını vermiş oluyor: Böyle gelmiş, böyle gider! Gül bahçesine dahil ettiği tek diken ise Klara’nın temel besin (enerji) kaynağı güneş ile olan ilişkisi!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 282 19.08.2021)

