Medya ve Telif

Hiç düşündünüz mü? “Çekmeyin ulan!” diye bağırıp, saldıranlar haklı olabilir!

Geçtiğimiz haftalarda Rupert Murdoch’un medya grubunun Google ile vardığı telif anlaşması iki temel konuyu yeniden gündeme getirdi: Ana akım medya ile yeni medya arasındaki ilişki nasıl şekillenecek? “Haber” denilen şeyin sahibi kimdir?

Anılan anlaşmanın mimarının Murdoch’a ait News Corp. şirketinin CEO’su Robert Thomson olduğu söyleniyor. Murdoch gibi Avustralya doğumlu ve babadan gazeteci. Google ile varılan anlaşmanın bir benzeri Facebook ile de yapılıyor Avustralya’da. Böylece ana akım medya yaklaşık yirmi yıldır dayak yediği yeni medyaya karşı ilk ciddi darbesini indirmiş durumda. Benzer uygulamaların dünyanın diğer ülke ve bölgelerine de yayılması gündemde (bazı AB ülkeleri halihazırda bu tür anlaşmalar imzalamış durumda).

Aslanlar hangi ceylanı kimin yiyeceği konusunda kavgaya devam ederken ceylanın hakkını düşünen yok! Bir “haber”in gerçek sahibi kimdir? Dünya üzerinde yaygınlaşmaya başlayan mahremiyet hakkı ve kişisel verilerin korunmasına yönelik uygulamalar az da olsa ceylanın da dikkate alınmasına sebebiyet vermeye başladı. Bugün kamusal alanda herhangi bir bireyin iznini almadan ona ait bir bilgiyi alamaz ve kullanamazsınız (örn. fotoğrafını çekip bir medya organında yayınlamak). Oysa konu “haber” olunca mahremiyet ya da kişisel veri olgusu göz ardı ediliyor. Suçüstü yapılan durumlarda kişinin “çekmeyin ulan!” nidaları antipati toplarken o medya mensuplarının orada ne işi olduklarını kimse sorgulamıyor!

Hadi diyelim ki sosyal medya uygulamalarında paylaşılan kişisel verilerle ilgili bir bahane var. O kimsenin okumadığı “kullanım şartnamesi”nde site sahibi firma hakkı olup olmadığına bakmaksınız kullanıcısından “izin istiyor” ve o izni alıyor. Peki kamusal alanda ya da ev gibi özel alanlarda bireyin kişisel bilgileri? Medya kanalları her türlü sesli görüntülü çekim yapabilme konusunda bireylerden bir açık rıza aldı da kimsenin haberi mi yok?

Örneğin İstiklal Caddesi’nde ya da Tunalı Hilmi Caddesi’nde pandemi kurallarına ne kadar uyuluyor ne kadar insan yoğunluğu var diye haber yapmak isteyen bir medya kanalının “kamunun haber alma hakkı”na sığınarak çekim yaptığı esnada o caddeden geçmekte olan kişilerin görüntülerini kaydetmesi. O haberin içeriği gereği o sırada caddeden geçmekte olan kişilerin kim olduğu önemli değildir. Ancak o kişilerin kimlikleri haber kapsamında ifşa edilmese bile bugünün gelişmiş dijital teknolojileri yüz tanıma yoluyla o bireylerin kimler olduğunu tespit edebilir. Ne oldu? Kamuya haber vereceğim diye kişisel verilerin korunması ihlal edildi!

Kamusal alanda birey(ler)in bulunduğu zaman-mekânda, o kişi(ler) ile ilgisi olmayan ancak haber değeri taşıyan bir etkinlik ya da olay olabilir. Olay haberleştirirken ilgili olmayan bireylerin anonimleştirilmesi zorunludur. Öte yandan birey o haberin baş mimarı ya da habere konu olan içeriğin sahibi de olabilir. Bir içerik kamunun ilgisini çekecek bir haber niteliğine ulaştığında, onun sahibi değişiyor mu? İçeriğin sahibi, onun yaratıcısı olan bireyden çıkıp, onu haberleştiren medyanın mülkiyetine mi geçiyor? Murdoch gibi medya sahipleri, Google gibi firmalardan aldıkları telifin ne kadarını o haberlerde içeriği oluşturan bireylere ödeyecekler? (Sıfır!). Google gibi, Facebook gibi şirketler ana akım medya devlerine değil haberdeki içeriğin sahibi bireylerin kendisine telif ödemeyi dikkate almalı!

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 259 12.03.2021)