“Yaşamakta kaybettiğimiz hayat nerede/Bilgide kaybettiğimiz bilgelik/Enformasyonda kaybettiğimiz bilgi nerede”.
Geçtiğimiz günlerde bir bakan konuşmasında şu kavramlara değindi. Veri, enformasyon, bilgi, bilgelik, yapay zeka, büyük veri, blockchain! Nişantaşı’nda bir anket yapılsa belki de en popüler cevap, bu kişinin Kanada hükümetinden bir bakan olduğu yönünde çıkardı. Oysa bu bakan yeni kurulan TC Hükümeti’nin Milli Eğitim Bakanı; Prof.Dr. Ziya Selçuk!
Öncelikle bir kaç cümlede veri-enformasyon ve bilgi arasındaki farklı çok net özetledi ve tüm bu süreçte amacın aslında kişinin ve toplumun bilgeliğini artırmak olduğunun altını çizdi. Tabii konuya yakın olanlar T.S.Eliot’un şu ünlü dizelerini hemen anımsamışlardır: “Yaşamakta kaybettiğimiz hayat nerede/Bilgide kaybettiğimiz bilgelik/Enformasyonda kaybettiğimiz bilgi nerede”.
Rekabetçi bilgi toplumunda ıskalanan-ıskalatılan olguların başında veri-enformasyon ve bilginin tablodaki yeri gelmekte. Arzu edilen şey veri değil enformasyondur. Arzu edilen şey enformasyon değil bilgidir. Arzu edilen şey bilgi değil bilgeliktir. Oysa bilgeliğe ulaşmak için bilgiyi üretebilmek gerekir. Bilgi için enformasyon, enformasyon içinse veri gerekir. Veri ve enformasyon “nesnel”dir. Onu eğip bükmek belki günlük başarılar elde etmeye veya bireyin-toplumun gerçeği görmesini geciktirerek işbilmezlerin zaman kazanmasına neden olabilir. Ancak onları eğip bükmeyen, onlardan bilgi üretenler arayı açtıkça bu alandaki verimsizlik de başarısızlık da ortaya çıkmakta gecikmez.
Mesela bugün pek çok batılı devletin bizi kıskandığı konusunda toplumun geniş bir kesiminde ortak bir mutabakat söz konusu. Ancak bu bilginin temelinde yatan objektif veri ya da enformasyonun ne olduğunu kimse bilmiyor; sorgulamıyor. Almanya, ABD, Hollanda vd. Türkiye’yi neden kıskanıyor? İşin ilginci Türkiye, K.Kore gibi dünyaya kapalı bir ülke de değil. Yani nereye bakacağını bilenler o “kıskandığı söylenen ülkeler”in durumunun ne olduğunu araştırıp, kolayca tespit-kıyas yapabilir. Almanya’da enflasyon, hayat pahalılığı nedir? Aynı işi yapan Hollandalı bir işçi ile Türk bir işçinin aylık kazançları ve bu kazançla kurabildikleri yaşam standardları nelerdir? Aynı marka-model bir cep telefonu ABD’de kaça satılmaktadır, Türkiye’de kaça? Dileyen dilediği kritere göre bu ülkeleri Türkiye ile kıyaslayabilir.
Üstünde durulması gereken husus artık ne veri toplamak ne de bu veriyi işleyerek enformasyon üretmekle ilgili. Bu süreçlerin pek çoğu bugün otomatize, standardize edilmiş durumda. Ama asıl soru şu: Bu veriyi, bu enformasyonu ne amaçla üreteceğiz? Aşırı-yorum gibi gelebilir ama İslam peygamberine ilk gelen vahiy de bununla ilgilidir: (Şu gözlerinle gördüğün dünyayı) “Oku”. İçinde yaşadığımız hayatı doğru okuyabiliyor muyuz? Yanlışlarımızın, eksiklerimizin ne olduğunu tespit edebiliyor muyuz? Bunları nasıl düzeltebileceğimiz konusunda ne tür becerilere ve imkanlara sahip olmamız gerekiyor? Bu beceri ve imkanları sunma konusunda bir eksik, engel var mı? Varsa neden? Bu engeller nasıl aşılabilir (mi)?
Şu bir gerçek ki araçları doğru kullanmadığımız sürece, aynı vizyona sahip olmadığımız sürece dertlerimizin çözümünde ne büyük veri, ne yapay zeka ne de blockchain gibi (ileri teknolojik) araçlar bize bir fayda sağlayacaktır. Umulur ki vizyoner Milli Eğitim Bakanımız “görebildiklerini” gerçekleştirebilir.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 123 – 03.08.2018)