Post-Hüman
Posthümanizm post-hüman evresine geçildiğini iddia ederken, transhümanizme göre “insan”ın önünde kat etmesi gereken uzun bir yol var!
Bill Gates’e göre “yapay zekanın geleceğini tahmin etmede en iyi kişi” Ray Kurzweil. Onun teknolojik tekillik ile ilgili 2005 baskısı kitabının (“Tekillik Yakın”) daha yeni versiyonunun (“Tekillik Daha da Yakın!”) Şubat 2022’de çıkacağı söyleniyor. Makine ile insanın yolunun insan vücudunda kesişmesinin yoğunlukla artacağı bir tekillik döneminde insanın artık “hibrit” bir fizyolojik-bilişsel yapıya geçeceğine işaret ediliyor.
“İnsan”daki bu değişim akla ister istemez transhümanizm ve posthümanizm kavramlarını getiriyor. Birbiri ile neredeyse “hüman” kelimesinden başka hiçbir ortak yanları olmayan ama kulağa bir o kadar da çok yakın gelen iki bakış açısı.
Transhümanizm, aslında sanayi toplumu paradigması içinde yer alan bir olgu. Temel motivasyonu insanın geliştirilmesi (“human enhancement”, H+). Vücudu geliştirilecekse vücudu geliştirilsin. Aklı-zihni geliştirilecekse aklı-zihni. Böylece kalp pilinden beyin komutlarına cevap veren takma organlara, yaşlandırmayı geciktirici çalışmalardan damarlarda dolaşıp bozuk hücreleri tamir edecek nano-robotlara dek her türlü “ilerleme”, insanın geliştirilmesine hizmet ediyor olması açısından transhümanizm anlamına gelmektedir. Bu gelişmeleri baz alan transhümanist bakış açısına göre bunlar post-hüman demek değildir.
Antroposantrizm ile derdi olmayan transhümanist bakış açısına göre “post-hüman”dan bahsedilecekse örneğin insan aklının ya da bilincinin insan beyninden daha farklı bir yuvaya (örneğin bir bilgisayara) transfer edilebilmesi gerekir. Ya da Marsa gidip koloni kuracak insan, kuşaktan kuşağa evrimleşip, Mars’taki çevre şartlarına göre fizyolojik adaptasyonunu tamamladığında post-hüman seviyesine ulaşmış olabilecektir.
Posthümanizm ise postmodernist bakış açısıyla ve çok daha farklı bir amaçla “insan”a yaklaşmaktadır: İnsanın yapısökümü! Posthümanist yapısökümü konuyu çeşitli açılardan ele alır. Örneğin post-antroposantrik bakış açısına göre insan artık sanayi toplumundaki haliyle yüceltilen, eşsizleştirilen, kompakt bir varlık değildir. Düzenli olarak canlı türlerinin yok olmasına sebebiyet vermekte olan sanayi toplumunun insanı nasıl “yüceltilebilir”?
Posthümanizmin bir başka bakış açısı olan post-hümanist model ise insan denildiğinde onu oluşturan tüm özellikleri itibariyle tek bir türe atıfta bulunulamayacağından, farklılıklar içerdiğinden ve bu farklılıkların aslında “insan” denilen canlı türünü de farklılaştırmakta olduğundan (“insanlar”) yola çıkar. Köle ile efendi aynı “insan” mıdır? Peki burjuva ve proletarya mensubu iki insan? Cinsiyet, etnik köken, inanç gibi bakış açılarından herhangi birine göre kategorize edilen ve bunun sonucunda (dez)avantajlı konuma yerleştirilen insanlar için tek ve aynı ifadeyi (“insan”) kullanmak pratikte ne kadar doğrudur?
Konu post-düalist bakış açısından da irdelenebilir. Buna göre yapısı söküldüğünde insanın insan kümesi dışında kalan başka şeylerle olan simbiyotik ilişkisi gözler önüne serilmektedir. Bağırsaklardaki bakterilerden, soluk alıp vermek için gereksinim duyulan havaya dek! Bu “yan” ögeler insan denildiğinde resme dahil edilmemektedir ancak bunlar olmadan da insan aslında var olamamaktadır.
Yukarıdaki üç Posthümanist modelin her biri de benzer bir sonuca işaret etmektedir. Teknolojinin tekillik gibi, yapay zekanın genel ya da süper gibi daha ileri olgunluk seviyelerine ulaşmasını beklemeye gerek yok. Post-hüman bugün buradadır ve az ya da çok yaşanmakta, idrak edilmektedir.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 299 16.12.2021)