Sandıkları Korurken…

‘Tam dijital kültür’de insana pek yer kalmayacak!

Önce banka (debit) sonra da kredi kartlarında taksit imkanının mucidi-mimarı olan Dr. Uğur Özmen hocanın dijital dönüşüm ve dijital kültür konularına değinen yeni yazısı oldukça düşündürücü. “Dijital kültür” ifadesini irdelemeyi gerektiriyor. Bugün dijital kültür denildiğinde aslında işaret edilen şey “dijitale dönüşüm (sürecinin) kültürü”!

Dijital dönüşüm kırk katlı bir bina gibi. Herkes (birey, kurum, şirket) kendi nefesine-kapasitesine-basiretine göre bir katta. Nefesi tükenenleri, “burası son kat” demeleri ele veriyor. Dijital dönüşüm binası dışarıdan tutulan mimar-müteahhit tarafından inşa edilmiyor. Daha ziyade o ekosistemin içinde yaşayanlar, kendi pratik deneyimleriyle yeni yeni katlar çıkıyor. Sağlam kalanlar, diğerleri için adeta örnek oluyor: Sen de buraya çıkabilirsin?

Bugün işini eposta ile yapanlar da dijital dönüşüm binasında yaşıyor, müşterisine, kendisi ile her temas kurduğunda, çeşitli yapay zekâ algoritmaları aracılığıyla farklı ürünler sunma imkanına sahip olanlar da.

Mutfakta üretim süreci açısından, dijital dönüşüm kültüründen dijital kültüre geçiş, belki de insanın resimden çıkmasıyla sağlanacak. Mutfakta kalan son iki “insan” teknoloji ekipleriyle pazarlamacılar. Yapay zekâ şu sıralarda birinci ekibe sızmakla meşgul. Yazılımcılar kodları yapay zekaya yazdırmaya başladı bile. Bir süre sonra talepkâr pazarlamacılar biraz daha teknoloji becerisi kazanacak ve yapay zekâ ile iletişim kurarak taleplerini doğrudan onlara iletebilecek. Zaten uzun zamandır bir kıyı kasabasına yerleşmiş, uzaktan çalışmakta olan teknoloji uzmanları belki üretim için de doğaya dönecek; çiftçi ya da balıkçı olacaklar.

Sonra sıra pazarlamacılara gelecek. Yapay zekâ onları da işinden ettiğinde en azından mutfakta artık dijital-olmayan bir şey kalmayacak! Peki “müşteri”nin dijital olması mümkün mü? Mümkün ama bütünüyle değil. Müşterinin dijitalleşmesi kendi içinde bir başka dönüşüm sürecini meydana getiriyor-getirecek. Üç tür müşteriden söz edilebilecek: Kendisi (ya da kurumu) için talep eden insan, sahibi olan insan (ya da kurum) için talep eden yapay zekâ ve doğrudan kendisi için talep eden insan-dışı varlık (dijital kurum-kuruluş, DAO, Android, hümanoid).  Bu çerçevede insan müşteriler, her ne kadar işlem hacimleri giderek azalsa da resmin içinde kalmaya devam edecek. Onlar için hala bir şeyler üretmek gerekecek.

Sanayi toplumu tarımın ve tarım toplumunun kökünü kazımadı. Bilgi toplumu ve dijital toplum da sanayi toplumunun kökünü kazımayacaktır. Ancak global ekonomiden aldıkları pay (gerek üretim gerekse de tüketim kalemlerinde) giderek azalacaktır. Bu ne demek? Dünyadaki insan nüfusu mu azalacak? Gerekli değil. Ancak insanın “beslenmesi” için topraktan üretim gereği azalacak. Her besinin bir hapı olacak. Lahmacun hapı, patlıcan musakka hapı gibi..

Bir başka deyişle ‘tam dijital kültür’de insana pek yer kalmayacak! Hala varlığını sürdürecekse, ona metaverse alemlerinde avatarıyla fink atmak kalacak! Kulağa imkânsız gibi gelebilir. Yüzlerce yıl önce bir çiftçiye de insan toprakla haşır neşir olmadan yaşayabilir denseydi o da buna “imkânsız” derdi. Bugün şehirde yaşayan kaç kişi eline tutuşturulacak bir avuç tohumdan, hayatta kalmak için gerekli besini üretmeyi biliyor? (Not: O sırada biz seçim sandıklarını korumakla meşguldük!)

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 375 08.06.2023)

Popüler Etiketler