Sosyal İkilem

Sosyal medya ne için var? Daha çok reklam satabilmek üzere daha çok kişi hakkında daha çok veri sahibi olmak için!

Netflix’te Eylül ayı içinde yayına giren Sosyal İkilem belgeselinde, sosyal medyanın bireysel ve toplumsal hayatı nasıl dramatik şekilde değiştirmeye başladığını anlatılıyor. Anlatanlar, birinci elden sosyal medyayı bu hale getirenler. Yapacaklarını yapmışlar, (artık ne kadar samimiler bilinmez) sonuçlarından memnun kalmayıp, sistemi (milyoner olarak) terk etmişler. Bu belgesel aracılığıyla bir tür günah çıkarıyorlar. Kim bunlar?

Ekibin başını anlaşılan Tristan Harris çekiyor. Google’da “tasarım etikçisi” olarak çalışmış. Tasarlanan her bir dijital üründe insanların nasıl manipüle edildiğini gördükçe uzaklaşmış. Jeff Seibert. Twitter’da ürün yöneticiliği yapmış. Roger McNamee. Facebook’un ilk yatırımcılarından (belli ki erken ayrılmış olmanın rahatsızlığı var). Aza Raskin. Mozilla’da kullanıcı deneyimi ekibini yönetmiş. Sandy Parakilas. Facebook’un eski operasyon yöneticisi, Uber’in eski ürün yöneticisi. Joe Toscano. Google’ın eski tasarım danışmanlarından. Tim Kendall. Facebook’un eski para kazanma yöneticisi. Yani Facebok Kendall’a şu sorumluluğu vermiş: “Mal bu! Şimdi bundan nasıl para kazanırız, bize onu bul!” O da bulmuş: Reklam! Facebook’tan sonra Pinterest’in başkanlığını da yapmış. Justin Rosenstein. Facebook ve sonrasında Google’da yönetici. LIKE tuşunu icat eden adam! Alex Roetter. Twitter’ın eski üst düzey yöneticilerinden. Guillaume Chaslot. Youtube’un eski yazılım mühendislerinden. Hani Youtube izlemeniz için video önerisinde bulunuyor ya. İşte o öneri listesini oluşturan algoritmayı geliştiren kişi.

Kendall, reklamı Facebook’a nasıl enjekte ettiğini anlatıyor ama sonra çocuklarına sosyal medyayı yasakladığını da belirtmekten kaçınmıyor. Chaslot, video öneri algoritması olarak geliştirilen yapay zekanın ne denli maharetli bir manipülatif olduğunu açıklıyor. Ama ben olsam önerilen hiçbir videoyu izlemezdim diyor. Rosenstein “like” tuşunu ne büyük umutlarla icat ettiklerini anlatıyor ancak bu icadın özellikle onaltı yaşından küçüklerin paylaşımlarına yeterince beğeni almadıkça onları nasıl psikolojik yıkıma götürmesine sebep olduğunu tespit ettiklerini belirtmeden de edemiyor.

Sosyal medya ne için var? Yukarıda isimleri sayılan kişilere göre bu sorunun cevabı çok basit (ve çirkin): Daha çok reklam satabilmek üzere daha çok kişi hakkında daha çok veri sahibi olmak için! Bu sürecin temelinde yatan şey de “dikkat çekmek”, “merak uyandırmak”. Olası en ufak bir şey hakkında bile mobil uygulamaların “uyarı/notifikasyon” sistemine sahip olma nedenleri ne? Dikkat çekmek! Dur şu gelen uyarıya bir bakayım diyorsun. Sonra kafanı kaldırdığında yarım saatin geçtiğini fark ediyorsun! Oysa uyarıya konu olan içerik belki bir satırlık bir mesaj ya da tek kare fotoğraf idi!

Yukarıda anılan kişilerin ve filmde yer alan diğer uzmanların ortak bir tespiti daha var. Yapay zeka insanı çoktan geçmiş durumda! Belki bir bilinci yok ama yarın seçimlere müdahale etmenin ötesinde çok daha büyük bir felaketle karşılaşıldığında belki de buna sebep olan sosyal medya site sahipleri-yöneticileri çıkıp, “Kusura bakmayın! Bizim algoritmanın bu derece kötü şeylere sebebiyet verecek kadar güçlü olduğunu bilmiyorduk” derlerse kimse şaşırmasın! Sanki yapay zekanın bilinci varmış da amaçları-hedefleri kendi kendine belirlemiş gibi. Sanki “kazan, daha çok kazan, sürekli kazan” türü emirler verirken, bu tür sonuçların ortaya çıkabileceğini bilmiyorlarmış gibi.

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 237 09.10.2020)