Trol Hanginiz?
Dezenformasyon kötüdür!
“Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 7418 numaralı kanun olarak 18/10/2022’de Resmî Gazete’de yayınlandı. Böylece ifade özgürlüğünü gölgeleyeceği, sansüre neden olacağı kaygıları oluşturan 29. Madde de yürürlüğe girmiş oldu (7418 numaralı kanunun bazı maddeleri 1 Nisan 2023’te yürürlüğe girecek. 29. Madde onlardan biri değil).
Maddeyi yeniden anımsatmakta fayda var: Madde 29: “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 217 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. (2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Yasa teklifini veren Adalet ve Kalkınma Partisi’nden bir yönetici bu madde ile ilgili açıklama yaptı ve beş unsurun tamamının aynı anda oluşmadığı durumlarda bu maddenin işletilemeyeceğinin altını çizdi. O beş unsur şunlar: 1) Yayılan haber gerçek olmayacak 2) Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığı ile ilgili gerçekdışı haber olacak 3) Halk arasında panik, endişe, korku oluşturma kastı taşıyacak 4) Kamu barışını bozmaya elverişli olacak 5) Bunlar aleni biçimde yapılacak.
Tek cümlelik ilgili yasa maddesi de zaten bu beş unsuru bünyesinde barındırıyor. Yöneticinin bu açıklamasında fazladan bir detay yok (hatta yasa maddesinin girişinde “sırf” kelimesi bile çok geniş bir içtihattın oluşmasına neden olabilir). Ancak yasa metninde olmayan ve bu maddeye eleştirel yaklaşanları endişelendiren husus geçerliliğini koruyor. Herhangi bir haber metninde bu beş unsurun yer alıp almadığı objektif kriterlere göre değerlendirilebilecek mi? Ortada fol-yumurta olmasaydı bunlar muhaliflerin, sırf iktidarı eleştirmek için icat ettiği politik söylemler olarak değerlendirilebilirdi. Ancak son yıllarda yargı sürecinde yaşananlar kimi örnekler bu endişelerin pek de yersiz olmadığını düşündürüyor. Ergenekon’dan Gezi’ye dek, sonuçta hükmü verenler yargı mensupları.
Yarın öbür gün devran döner de birileri bu yaşananlarda bir sıkıntı görüp bu kararı veren süreçleri ve kişileri yasal anlamda değerlendirmeye kalkarsa, büyük olasılıkla hiçbiri kendisini, bana böyle söylendiği için ben böyle karar verdim diyemeyecek. Üstümde siyasi baskı vardı o nedenle bu tür kararlar verdim şeklindeki bir savunma ne kadar kabul görecek? O zaman demezler mi sen de bireysel istikbalini düşüneceğine zor olanı seçip, ahlakın-etiğin yanında yer almayı sürdürseydin; bu süreçlere dahil olmasaydın diye? (Ergenekon sürecinde görüldüğü üzere böyle savunma yapmak yerine muadili davranışta bulunup yurtdışına kaçanlar olmadı değil).
Niyet okumaya çalışıp 29. Madde gibi kanun maddelerinin iktidarın siyasi çıkarları için kullanılma olasılığını tartışarak ana konudan sapmamak lazım. Dezenformasyon kötüdür! Toplumda dezenformasyon üretme-yayma hususunda imtiyazlı-ayrıcalıklı birey, kurum ya da kuruluş yoktur! 29. Madde dezenformasyon ile mezenformasyonu ayırt etmediği için başı en çok yanacak olanlar, büyük bir olasılıkla trol olduğunun farkında bile olmayan troller olacak!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 343 27.10.2022)

