Tükenen İnsanlık
Sanatın-edebiyatın her adımda ilerlemesi bir ön gereklilik mi?
Yapay zekanın iş gücünü ele geçirmesi artık bir zaman meselesi. Sıra bana ne zaman gelecek? Şimdiye dek bu konudaki iyimser yaklaşımlar iki şeye işaret ediyor: Birincisi insana gereksinim duyulacak yepyeni işlerin de ortaya çıkmasına neden olacak – ortaya çıkmaya başladı bile, bakınız sufle mühendisliği. İkincisi ise yaratıcılık ya da tasarım gerektiren işlerde hala insana gereksinim olacak!
Bu ikincisinin ömrü ile ilgili pek bir yorum yapılmıyor. Yapay zekâ hangi seviyeye gelirse gelsin yaratıcılık, tasarım becerileri gerektiren işleri insanlar yapmaya devam edebilecek mi? O insanlara günah değil mi? Ötekiler baba topraklarına dönüp doğal tarımla uğraşırken bunlar hala kapalı mekanlara tıkılı..
Sanatta ya da edebiyatta eleştirmenlerin gündeme getirdiği popüler konulardan birisi de kendini tekrar. Yazar bu kitabında ya da ressam şu tablosunda kendisini tekrar etmiş ise vay onun haline! Eleştirmenler derhal onun biletini kesiyor. Çünkü nedense sanatın sürekli ilerlemesi bir ön gereklilik. Bu tonda bir romanı geçen sefer de yazmıştın, neden aynısından bir tane daha yazdın ki? İlerleme olsun ama illa ki her sanatçının her eserinden de bu beklenmesin! Sanatsal ilerleme bir açıdan değerlendirildiğinde biyolojik mutasyon gibi. Hücrenin bin kuşak boyunca kendisinin tıpatıp aynısı çocuk hücre üretmesinden sonra bin birinci seferde ortaya biraz farklı bir çocuk çıkması gibi. O bin sefer boyunca değişiklik olmaması belki de hücre ile ortamın birbirilerine güçlü bağlarla bağlanmasını sağlamak için!
Geleceğin edebiyatçısı-sanatçısı da belki bir tür hibrit üretim sürecini icra ediyor olacak. Diyelim ki sanatçı öncekilerden farklı özellikler taşıyan bir üretimde bulunacak. Olumlu tepkiler alması durumunda onun dijital ikizi aynı yapıda farklı eserler üretmeye başlayacak. O sırada sanatçı herhangi bir üretim kaygısı olmadan biraz nefes alacak. Başka şeylerle uğraşacak belki. Sonra yeniden bir mutasyon evresine geldiğine karar verdiğinde, yine insan-üretim bir esere girişecek. Ve karşımıza yine öncekilerden farklı özellikler barındıran bir eser çıkacak!
Bu modele göre Dan Brown örneğin. Dijital Kale hadi olmadı Melekler ve Şeytanlar kitabından sonra şahsen hiçbir roman yazmamış olurdu. Çünkü diğerlerini yapay zekâsı dijital-dan-brown yazabilirdi (Her ne kadar Da Vinci Şifresi ile global başarı elde etmiş olsa da o bilinen dördüncü kitabıdır). Eğer çok hoşuna giderse, sonraki kitapların mekanları, kahraman isimleri gibi detayları d-d-b’ye kendisi verebilirdi. Ya da d-d-b romanı yazıp sunduğunda üstünden geçip, beğenmediği mekanları ya da isimleri değiştirebilirdi.
Bir süredir yoğun bir şekilde uyarı sinyalleri geliyor insanlara. Dijitalleşme ile birlikte o denli yoğun bir hayat yaşamaya başlandı ki insanlar artık nedenini bilmedikleri halde zihinsel olarak büyük bir yorgunluk hali yaşıyor. İsim bile takıldı buna: Tükenmişlik sendromu! Buna neden olan şeylerin ne kadar üretici ya da verimli olduğu bir yana. Ortada bir gerçek var: İnsan beyni, bu hıza alışık değil! Biraz ara vermesi lazım. Yaptıklarına, ettiklerine! Yapay zekâ geleceğin insanına böyle bir yaşam modeli temin etmek üzere tasarlanmayacaksa Sezen Aksu haklı çıkacak: “İşte biz o gün tükeneceğiz!”
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 406 18.01.2024)