Üçüncü Doğa

Bireyin (ve toplumun) her karar anında çevresindeki dijital teknoloji bulutu ona şu melodiyi çalmaktadır: Böyle gelmiş böyle gider!

Önce bir. Sonra iki veya üç. Şimdi yeniden bire dönüş mü? Sanayi toplumu kendi modelini inşa ederken tarım toplumunun baş tacı ettiği “doğa”dan “diyalektik”i aşırdı. Özellikle de siyaset alanında. İki partili demokrasi yapısında “seçmen”e ya o ya da öteki seçenek sunularak diğer olasılıklar (partiler) adeta yok sayıldı. Örneğin ABD’de bir anket yapılsa başkanlık seçimine sadece iki partinin katıldığını söyleyeceklerin sayısı ezici bir üstünlük oluşturur.

Dijitalleşme bu süreci (bilerek ya da bilmeyerek) yeni bir evreye geçiriyor. Bu sürecin iki temel dinamosu sosyal medya ile yapay zekadır. Sosyal medya milyarlarca bireyin her birini tek tek tanımak-tanımlamak ister. Ki asıl para kazanma modeli olan reklam gösterme işini mükemmel performansa yaklaştırsın. Yani her bir bireye öyle reklamlar göstersin ki bireylerin o reklamların “tuzağına düşme” (satın alma, tüketme) olasılığı yüzde yüze yakın olsun.

Sosyal medya buzdağının görünen yüzü dünyanın her yerindeki bireyleri birbirine bağlamak ve sosyalleştirmeyi amaçlarken görünmeyen yüzü her birine azami satış yapmayı sağlayacak pazarlama faaliyetlerini gerçekleştirebilmektir. Bunun için de her bir bireyi (kendisinden bile daha iyi tanımak zorundadır.

Bu tanıma sürecinde sosyal medyanın bel bağladığı son büyük teknolojik silah yapay zeka. Yapay zekanın bireyi tanıma süreci daha gerçekçi bir o kadar da gelenekçi bir model üzerinde inşa ediliyor: Bireyin o zamana kadarki ilgili eylemlerinin geride bıraktığı izleri analiz etmek. Malum her devinim ardında sonsuza yakın iz bırakır. Bu izler içinde yakalanıp anlamlandırılanlar veri kümelerini oluşturur. YZ’nin yaptığı da her bireyin oluşturduğu veri kümelerine ulaşmak, onları analiz ederek bireyin “profil”ini çıkarmaktır. Yeterince veri kümesi olmayan bireyler, veri üretmek üzere cesaretlendirilir; hatta tatlı tatlı zorlanır. Internete bağlıyken ya da bir sosyal medya sitesinde gezinirken bireyin her “tık”ı veri kümesine bir değerli katkıda daha bulunmaktadır.

YZ’nin bu veri kümesine bel bağlayan algoritmalar üzerinde yükselmesi gerek bireyde gerekse de toplumda yeni bir “anlayış”ı da gündeme getirmekte. Hem de kimseye fark ettirmeden. Dijital doğal şekilde. Nedir? Bireyin (ve toplumun) her karar anında çevresindeki dijital teknoloji bulutu ona şu melodiyi çalmaktadır: Böyle gelmiş böyle gider!

Bu yeni muhafazakarlıktır; dijital destekli totaliterliktir. Konu ekonomi ise tüketim ise bireyin değişmeyen bir profile sahip olup, onunla uyumlu olacak şekilde azami ölçüde tüketmesi arzu edilirken, siyasi arenada ikili demokrasi modeli gizli totaliterliği örtbas etmek için kullanılmaktadır. Perdenin önünde totaliter görünen ve Çin ile Rusya’nın başını çektiği alternatif model ise bu oyunu bozmak üzere büyümekte, oyunu kuralına göre oynamayı öğrenmektedir (örn. Çin’in YZ alanında ABD’yi geçtiği iddiaları giderek güçleniyor).

Dijitalleşen 21. Yüzyılda sadece ideoloji değil onunla birlikte pek çok kavram da ya ölüme terk ediliyor ya da anlam-kabuk değiştiriyor. Demokrasi, muhafazakarlaşma, totaliter rejimler… Tüm bu kavramlar Z Kuşağı tarafından yeniden tanımlanmayı bekliyor. Daha da yeni dünyanın doğadan devraldığı ilkelerden birisi ise yerli yerinde duruyor: Değişim “daha iyisi” için olmak zorunda değildir!

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 281 12.08.2021)

Popüler Etiketler