Uzakopya
Bill Gates’e göre pandemi bitse bile iş seyahatleri yarı yarıya, ofiste çalışma günleri ise üçte bir oranında azalacak!
Jorn Barger kim mi? “Weblog” ifadesini ilk kullanan kişi. Uzun sakallarıyla elinde tuttuğu bir kağıtta şöyle yazıyor: “Weblog kelimesini ilk ben kullandım ama bundan bir kuruş bile kazanamadım”. Yıl 1997. Aradan iki yıl geçer ve Peter Merholz bu ifadeyi ortadan ikiye ayırarak İngilizce bir kelime oyunu yapar: We blog! İşte Web 2.0 dünyasının ilk dinamolarından “blog” kelimesinin ortaya çıkış hikayesi. (O arada weblog “webin dökümü, logu”, we blog ise “biz bloglarız/biz blogluyoruz” şeklinde tercüme edilebilir). Yeni bir olgunun isim babası olmak hoş olabilir ama her zaman şan-şöhret getirecek diye bir garantisi yok.
Zamanın ruhuna koşut olarak yükselişe geçen yeni kelimelerden bir tanesi de “remotopia” (remote+utopia). Evden veya başka bir yerden çalışmak anlamında kullanılıyor. Belki de “uzakopya” (uzak+ütopya) olarak Türkçeleştirilebilir. Ofis dışında evden-uzaktan (“esnek”) çalışma olgusu pandemi sürecinde ortaya çıkmadı. Yirmi yılı aşkın bir tarihi var. Özellikle de beyaz yakalı hizmet sektörlerindeki istihdamın yükselişe geçmesiyle belirlemeye başladı. Temel motivasyon bir yanda giderleri optimize etmek diğer yanda ise bireyin psikolojisinin trafik gibi çevre koşullarından etkilenmesini asgariye indirmek idi!
Dünya Ekonomik Forumu’nun tespitine göre tarihe geçecek bir yıl olan 2020’nin başında beyaz yakalı işgücünün ancak yüzde beşi uzakopya modeliyle çalışırken pandemi ile birlikte bu oran yüzde ellilere çıkmış durumda. Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Bill Gates pandemi bitse bile iş dünyasına getirdiği bazı ögelerin değişmeyeceğinin altını çizdi. Gates’e göre (normale dönüldükten sonra) iş sehayatleri eskisine göre yarı yarıya, ofiste çalışma zamanı ise üçte bir azalacak.
Uzakopya çalışma modelinde adreslenmesi gereken pek çok detay var. Altyapıdan lojistiğe, performans-başarı kriterlerinden çalışma saatlerine kadar. Ancak gözardı edilme potansiyeli yüksek bir husus söz konusu. “Senkron” çalışmayı gerektiren durumlarla ilgili. Eski esnek uzakopya modelinde çalışma tanım gereği ağırlıklı olarak asenkron idi. Senkron çalışmayı gerektiren durumlar telefon ile yapılan görüşmelerle sınırlı tutulabiliyordu (Çağrı merkezi gibi işin doğası telefon görüşmesi yapmayı gerektiren alanlar hariç).
Oysa 2020 yılında, Zoom sağolsun, evden-oradan-buradan gerçekleştirilen uzakopya çalışma modeli, özellikle yönetici görevlerindeki bireyleri, neredeyse sekiz saatlik iş gününün tamamını senkron geçirmeye zorluyor! Madem ofiste değilsin, madem dijital ajandan meşgul göstermiyor bu demektir ki bir sonraki zoom toplantısına katılabilirsin. Dijital ajandalar (“calendar”) malum, bireyin gün içinde herhangi bir zaman diliminin dolu olup olmadığı gösterir. Örneğin saat 14.00 ile 15.00 arasında bir toplantı yapılacaksa ve kişinin ajandası meşgül görünmüyorsa, o saat dilimi için bir toplantı talebi yapılabilir. Oysa kişinin takvimi belki de zaten 13.00–14.00 ve 15.00–17.00 arasında iki farklı dijital toplantıyla doldurulmuştur. Bu demektir ki kişi saat 13.00’ten 17.00’ye dek deli danalar gibi o zoom’dan bu teams’e şu skype’tan bu Webex’e koşturup duracak! Diji diji!
Bu yoğunlaştırılmış senkron uzakopya çalışma modeli bireylerin kısa sürede tükenmişlik sendromundan muzdarip hale gelmesine neden olabilir. Uzakopya diyarının ilk kuralını unutmamak lazım: İnsanlar evde yan gelip yatmıyor!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 244 27.11.2020)

