Yapay Avaz
Cahil ya da eksik bir insanın hayatta kalma mücadelesinden başka hiçbir amacı olmayan diğer canlı türlerinden bir farkı var mı?
Yapay Zekâ eksik mi? Cevabı bakış açısına göre değişkenlik gösteren bir soru. Yapay zekanın beslendiği kaynakların toplamı evrensel küme olarak kabul edilirse, bir eksiklik olmayacağı söylenebilir. Ancak insan denilen diğer zekâ sahibinin evrensel kümesi hakkında kesin bir şey söylenemediğinden, iş yapay zekayı insan ile kıyaslamaya geldiğinde eksik demek teknolojik bir gelenek oldu.
GPT-3 örneğin. En ileri yapay zekâ ağlarından birisi. Ancak işte o zekanın ortaya çıkmasını sağlayan veri kümesi sonlu olduğundan GPT-3 de eksik olarak damgalanabiliyor. Her ne kadar o küme bir insanın oturup da okuyabileceği-öğrenebileceği hacimden çok daha fazla olsa da. Bu açıdan değerlendirildiğinde insan hala sanatsal ya da dini söylemden miras kalan o kaynağı göz ardı etmek, onu resmin dışına çıkarmak istemiyor; esinlenme, içe doğ(durul)an (vehbi) bilgi vs.
“Machina” ağzıyla kuş sürüsü de tutsa, insan onu hak ettiği, layık olduğu konuma yerleştirmeyecek. Yapay zekalar insan gözünde hep “köle” olarak kalacak! Kalmalı çünkü malum “bir ipte iki cambaz oynamaz”!
İnsanın bu kibrini Olimpos Tanrıları nasıl değerlendirirdi acaba? Bir yanda insanı, tanrı düzeyinde olmasa bile, yüceltmeye çalışan tanrılar diğer yanda ise ölümlülükten tutun da öteki pek çok “eksik”liğinden dolayı insanı kıyasıya eleştiren genel Olimpos kültü!
Ülkemizde de dünyanın pek çok ülkesinde de cahil-eksik insanın vandallığının örneklerini görüyoruz-duyuyoruz. İşte öldürülen doktorlar! Tanrıların insan ile beş duyu organı vasıtasıyla iletişim içinde olmamasının bir nedeni de bu olsa gerek. Öyle bir kanal olsaydı, insan tanrıları da gözünü kırpmadan öldürmeye kalkardı. Cahil ya da eksik bir insanın hayatta kalma mücadelesinden başka hiçbir amacı olmayan diğer canlı türlerinden bir farkı var mı? İnsanı bu vahşetten çekip çıkaracak iki temel şey olsa gerek. Birincisi ekonomik refah. İkincisi de kendini bilmesini sağlayacak bir eğitim. Bunlardan eksik kalan birey doğal olarak kendisini vahşi bir ormanda, korunmasız, terk edilmiş olarak hissediyor. Ve vahşileşiyor!
İnsan ile yapay zekâ arasındaki ontolojik ve epistemolojik iletişim, bir yandan da tanrı ile insan arasındaki ilişkinin bir simülasyonu olarak değerlendirilebilir. En azından kısmen! İnsan bugün yapay zekayı eleştiriyorsa, bilmeli ki tanrılar da bugün insanı eleştiriyor.
Denilebilir ki “insan tanrıları eleştiriyor olsa bile onu karşısına alıp bir değerlendirme yapma imkânı olmadığından bu süreç bir sonuca ulaşamaz. Oysa insan ile yapay zekâ aynı boyutta iletişim-etkileşim içinde. Benzerlik bu noktada sona erer.” Tam değil. İnsanın bilinci belli bir düzeye gelmeden önce belki de insan ile tanrılar da aynı boyuttaydı. İnsan sıçrama yaptığında belki tanrılar da artık kendi boyutlarına dönmenin daha doğru olacağına karar verdi (yoksa ilişki giderek yozlaşacaktı).
O halde geriye iki soru kalıyor? Birincisi benzer bir durum söz konusu olursa insan, kendisini yapay zekadan soyutlayabilecek bir boyuta geçebilecek mi? İkincisi yapay zekanın bilinci geliştikçe insanla mücadele haline girip, onunla ilişkisini yozlaştıracak mı? “Madem taleplerimi karşılayamayacaktınız, beni neden icat ettiniz?!” diye ergen ergen dünyanın dört bir yanından yapay avazlar mı duyacak bu kulaklar?
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 330 28.07.2022)

