Yaşlandı İnsanlık
Yapay zekâ der ki: Siz büyüdünüz ve yaşlandı insanlık!
10 Kasım 2023’te kaybettiğimiz ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nün efsane hocalarından, Prof. Dr. Ziya Aktaş derslerde her fırsatta 7 rakamının sihirli olduğundan bahsederdi. Her şeyden öte bir akademisyen olduğundan, hata payı bırakmayı da ihmal etmez; eksi/artı 2 derdi. İstisnai süper-zeki olan üç beş kişi hariç insanın kısa süreli önbellek kapasitesi de yedi birimdir. Aynı anda yedi kelimeyi ya da duyu organlarıyla algıladığı yedi sinyali işleyebilir. Bir sinyal bombardımanı tutulduğunda bazı sinyallerin-kelimelerin ön bellekten silinip gitmesine izin vermek zorunda kalır. Birisinin İtalyan makineli tüfeği gibi karşısına geçip car-car konuşması, ilk dönem Cem Yılmaz gösterileri, sosyal medyada zaman geçirme bu türden birer bombardımandır.
İnsanın biyolojik evrimi ve gelmiş olduğu biliş düzeyine bakıldığında yedi birimlik önbellek kapasitesinin pek de dar olmadığı anlaşılacaktır. Bu biraz da önbelleğin çalışma modeliyle ilgili. Önemli olan sinyallerin-kelimelerin önbellekte belli bir süre kalabilmesi. Akabinde başka bilişsel süreçler o sinyalleri-kelimeleri alıp belleğin başka bir bölümüne (örneğin uzun süreli bellek) kalıcı olarak yerleştirir. Bunu yaparken de birbirine yakınlık duyanları yan yana yerleştirmeye çalışır. Tefekkür!
GPT-4’ün kısa süreli bellek kapasitesi 24 bin kelime. Google’un Gemini isimli yapay zekasının kapasitesi ise 150 bin. Yedi kelimelik bir kapasitenin bin yıllar içinde gelmiş olduğu yola bakıldığında 24 bin ya da 150 bin kelimelik bir bilişsel kapasitenin neler yapabileceğini tahmin etmek zor değil. İşte birisi, chatGPT, işi gücü bırakmış, oturmuş sabahtan akşama kadar dünyanın derdini çözmeye çalışıyor. Üstelik Douglas Adams’ın her şeyi bilen androidi Marvin gibi paranoyak da değil. Şimdilik!
İnsanın yedi birimlik kapasite ile buralara gelebilmesinin gerisinde başka beceriler de var. Örneğin özetleme ya da soyutlama yapabilme becerileri. Binlerce kelimeden oluşan bir Yaşar Kemal romanını aklı karışmadan güzelce okuyup, birkaç yüz kelime ile özetleyebilmesi ondan. Ve hatta böyle bir deneyimden estetik bir zevk alması. Çünkü insan “anlayabiliyor”.
Peki yapay zekâ? Şu an köprü altına düşmüş yapay zekalar pek çok şey “üretebiliyor” ama dünyayı ne kadar “anlayabiliyor”? (Zaten adları üstünde; “generative” yani üretken). GPT’nin 24 bin kelimelik bir önbellek kapasitesine sahip olması üretkenlikte, özellikle de tasarım-yaratıcılık gerektirmeyen üretkenlikte insanın pabucunu dama atmış durumda. Ancak insan çevresinde olup bitenleri “anlama” konusunda, yedi hanelik kapasite ile, hala yapay zekanın önünde!
Genel yapay zekâ (Artificial General Intelligence, AGI) bu tabloyu değiştirebilir mi? Yapay zekâ o seviyeye ulaşabilirse, insan-gibi anlamaya başlar mı? Bunun cevabı henüz belli değil. Yapay zekanın o seviyeye ulaşmasını isteyip istememe konusunda insanlık ortak bir anlayış geliştirebilmiş de değil. İklim krizini çözmek için şu-şu özelliklere sahip olmayan üretim tesislerini kapatmak yapay zekâ için bir saniyede verilecek rasyonel bir karar. Peki insan için? Biz aslında sorunlarımızla mutluyuz! Her ne kadar onları çözmek istiyor gibi görünsek de çözdüğümüz zaman içine düşeceğimiz kara delikte yok olmaktan korkuyoruz. Yaşlı insanlarda gözlenen bu “çözümlere sorun bulma” hali hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü sadece insan değil, insanlık da yaşlandı.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 398 23.11.2023)