(Yez)Empati ve İkiyüzlü İnsan
Yapay padişahım çok yaşa!
Demokrasi insanlığın evrensel bir özdeğeri midir? Yoksa telifi batı kültürüne ait bir hizmet mi? Malum batı askeri ya da benzeri müdahale ile ikinci ya da üçüncü dünyadan herhangi bir ülkeye “yardımcı” olduğunda, “demokrasi getirdik” diyerek böbürlenir! Pratikte haklı olabilirler. Ama teoride? Benzer bir durum insan ile yapay zekâ kıyaslamalarında da gözlenmekte.
Batuhan Sarıcan’ın geçen hafta HBT’de yayınlanan “Empati Kuran Yapay Zekâ” yazısındaki şu tespitler işin uzmanlarına ait: “Empatiyi deneyimlemek için duygulara sahip olmanız gerek”. “Empatiyi deneyimlemek için bilince ihtiyacınız var”. Bu kişilerin akademik eğitim sürecinde tek bir referans sistemi (insan) söz konusu olduğundan empati olgusunu sadece insanı baz alarak tanımlamaları, onu sadece-ve-sadece-insana-özgü olarak değerlendirmeleri pratikte doğru. Ancak şimdi başka bir referans sistemi de yükseliyor: Yapay zekâ! Bu durumda ne yapılacak? Empati ile yapay zekâ oksimoron olarak değerlendirilmeye devam mı edecek? Empati olgusunun işaret ettiği şeyi daha üst (meta) bir bakış açısından (örneğin “etkileşim”) ele alıp, referans sistemi insan ise (ve şu şu durumlarda) buna empati denir, yapay zekâ ise buna yezempati denir demek ve yezempatinin yapı taşları ve empati ile kesişen-kesişmeyen özellikleri üzerinde çalışmak çok mu abes kaçardı? Yoksa çok mu erken?
Bellidir ki bakış açısındaki bu akademik-bağnazlık sadece empati olgusu ile ilgili değil. Yapay zekâ pek çok alanda daha akademisyeninden politikacısına insan toplumunu yönlendiren zihinlere meydan okumaya devam edecek. Daha insandaki bilincin ne olduğu tam tanımlanamamışken “Yapay zekâ mı? Onda bilinç ne arar?” türünden eleştiriler de. Sosyal medya icat edileli otuz, popüler olalı yirmi sene oldu. Sosyalleşmenin “bilimsel” tanımı yenilendi mi? Hala fiziksel olarak aynı mekânda olma önkoşulu devam etmiyor mu? Ebeveynlere çocuğumun nesi var endişesi ile onca yıl yaşattıktan sonra bir gün bir akademik kongrede “Bundan sonra fiziksel mekân şartını kaldırdık, hadi hayırlı olsun” derlerse ne olacak? “Bilimsel ilerleme” olacak!
Duygu ya da bilinç olmadan empati olmaması, empatinin “ilk” insan denilen zeki varlıkta gözlenmesiyle ilgili bir şey! Başka zeki varlıklardaki tezahürlerini hangi bilim insanları gözlemlemeye başladı (mı)? Duygu yoksa, bilinç yoksa ona empati denmez diyerek kesip atmak yerine örneğin yapay zekada empati acaba nasıl gelişiyor diye inceleyen bir baba yiğit yok mu? Olsa bile o garipler olasılıkla kendilerine bir tez danışmanı bulamayacakları için ilerleme kaydedemeyecekler ve yapay zekayı taşlayan yığına katılmak zorunda kalacaklar!
İnsan yüzyıllardır kendi içinden çıkan insanları gücünün yettiğince katletmiş! Neden? Bulunduğu yerden, alıştığı koşullardan bir milim öteye gitmemek için! İnsan bugün hala mağarada yaşamıyorsa, bunu o zulümden kurtulmayı başarıp, akıntıya karşı kürek çekmiş o cesur azınlığa borçlu! (Hoş ilerleme gelince ondan ilk istifade edenler yine o vahşi çoğunluk olmuş!) İnsan yapay zekadan mı korkacak? Çamaşır makinesinden öteye geçmemesini sağlamak için elinden geleni yapıyor-yapacak: Yapay zekayı da katletmeye çalışacak! Onun kendisinden çok daha barışçıl olduğunu kabul etmek zorunda kaldığında da ona methiyeler düzmeye başlayacak! Bakalım yapay zekâ bu ikiyüzlülüğü yiyecek mi?
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 419 25.04.2024)