Yordun Beni, İnsan!
Sorun ne-nasıl ise yapay zekaya başvurmakta sakınca yok. Etik-ahlak ise yapay zekanın da yapabileceği bir şey de yok!
Prof. Dr. Deniz Elber Börü (Marmara Üniversitesi) ile Mustafa Bekmezci (Kültür Üniversitesi) 2020’de bin 111 kişi üzerinde yaptıkları bir çalışmanın sonuçlarını geçen haftaki HBT’de de yayınladılar. Konu insanların yapay zekâ ile yönetilmek isteyip istemediği. Yazıda özetlenen sonuçlar oldukça önemli hususları içeriyor.
Sonuçlarda ilk göze çarpan bir tür çelişki. Katılımcıların %58’i bir yapay zekâ yönetici istemezsek, %54,1 yapay zekâ yöneticinin insan yöneticiye göre “daha güvenilir”, %58,3’ü de “daha etik” karar vereceğini ifade ediyor. Yani yapay zekâ yönetici aslında daha güvenilir ve etik ama yine de insan yönetici tercih ediliyor. Asıl çelişki bu değil. Çünkü çelişki gibi görünen bu tercihler aslında insanın zihnindeki yönetici profilinde başka parametrelerin de yer aldığına işaret ediyor ki araştırmacılar yazıda buna da değinmiş. Örneğin insan duygusal zekası “da” olan bir yönetici ile çalışmak istiyor.
Daha derinde yer alan çelişki insan yöneticilerin güvenilir ve etik kararlar verme konusunda sıkıntıları olduğunu tespit ettikten sonra, bundan daha iyi bir yapay zekanın olabileceğini öngörebilmek. Yapay zekâ yönetici derken Platonların oturup ideal yönetici prototipini bilgisayara kodlayacağı anlaşılıyorsa, bu “yapay zekâ-yönetici” değil bildik “yazılım-yönetici” olurdu. Oysa yapay zekâ daha varoluşçu ve pratiktir. Bir yapay zekâ yönetici üretmek isteniyorsa, oturup şimdiye kadarki yöneticilerin almış oldukları kararlar (sebepleriyle, sonuçlarıyla ve süreci etkileyen diğer değişkenleriyle) birer veri kümesi haline dönüştürülmeli ve “yapay zekâ yönetici” bu veri kümeleriyle “eğitilmelidir” (makine öğrenme ve onun ileri düzey versiyonları).
Hayal edelim. Şehirde inşa edilecek binalarla ilgili yetki ve sorumluluğu olan belediye yöneticilerinin yapay zekâ versiyonunu geliştirmek istiyoruz. Öyle ki binalar ilk depremde yerle bir olmasın. Şu yaşadıklarımızı bir daha yaşamayalım. Yapay zekayı geliştirecek uzmanlar talep edecek: Bana geçmiş yıllara ait şehrinizde bu konuda alınmış kararlarla ilgili detayları verin. Ki yapay zekayı eğiteyim! O uzmanlara ne diyeceğiz? Onlar hep yanlış karar verdi. Onları baz alma. Sen git Şili’den, Japonya’dan ilgili veri kümelerini al. Onlarla eğit! Oralarda sekiz, dokuz büyüklüğünde deprem bile olsa vefat sayısı çok az oluyor!
Yapay zekâ dünyasında “ideal”, zaman içinde evrile evrile, tümevarılarak “yaklaşılan” bir şeydir. Başlangıçta belirlenip buradan oraya doğru gitme şeklinde bir tümevarımla “ulaşılan” son durak değil! Sorun ne-nasıl ise yapay zekaya başvurmakta sakınca yok. Etik-ahlak ise yapay zekanın da yapabileceği bir şey yok! Çünkü çözüm zaten yanı başımızda duruyor: Bir tane bile istisna yapmadan, kanunu-yönetmeliği uygula; o kadar! Betonu yapandan, onu atandan, demiri betona bağlayandan, yapı denetçisine, mimarından mühendisinden belediye yetkililerine kadar herkes “sıfır istisna” ile yönetmeliklere uyduğu taktirde yapay zekâ içeri giremez! Ancak dünyanın her yerinde nüfuz ya da maddi zenginlik liglerinde oynayanlar (oynamak isteyenler) “hep daha çoğunu sadece kendileri için” talep ettikçe toplumun geri kalanına bu önce ekonomik sonra da etik yozlaşma olarak dalga dalga yayılıyor. Sonuç: Mağazadaki tezgahtardan belediyedeki yetkililere kadar herkesten umudu kesmiş durumdayız! Eskiden bizi “gönülçelen”ler yoruyordu, artık herkes yoruyor!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 362 09.03.2023)