Z(eçim) Kuşağı
Siyasi partilerin Z Kuşağı’na karşı tavrı şu gibi: Ya bana oy ver ya da oy vermeye gitme!
Bugüne dek seçimleri kararsızlar belirliyordu. Bir sonraki seçimleri ise bir başka seçmen kitlesi belirleyecek: Z Kuşağı. Daha sonraki yıllarda onlar da “belli partilere oy verenler” ve “kararsızlar” diye iki gruba ayrılacaktır. Ancak ilk defa oy kullanacak olan Z Kuşağı’nın gençleri gelecek seçimlerde kararsızlardan daha belirleyici olabilir.
Konuyu çok yakından takip eden siyasi partiler buna göre hareket etmeye ve gençleri kendi taraflarına çekmeye gayret ediyor. Ancak dürüst olmak gerekirse hemen tüm partilerin öyle ya da böyle defoları var. Henüz Z Kuşağı’nı kendi tarafına çekebilmiş bir kitle partisi yok.
İlk defoları yönetim kadrolarının yaşlılardan oluşuyor olması. Sadece parti liderleri değil, partilerin diğer yetkilileri de yaşlı. İşin ilginci bu yaşlılar mevcut görevlerini bugün bıraksalar, yerine aday olacak kişiler de yaşlı. Siyasi arenada gençler pratikte ancak “gençlik kolları”nda görev alabilir!
Türkiye’de üst düzey görevlerin yaşlılar tarafından icra edilmesinin gerisinde yatan şey araya sürekli birilerinin (amiyane tabirle) “kaynak” yapıyor olması biraz da. Kuyrukta herkes hak ettiği sırayı beklese, sırası gelen performansına göre değerlendirilse, yönetim kadroları da gençleşebilir. Demokrasinin kendisi bile yaşlandı; hala sıranın kendine gelmesini bekliyor!
Yaş deyince akla liderler geliyor ama Z Kuşağı açısından asıl sorun liderlerin-bireylerin yaşından ziyade “süreçlerin yaşlanması”. Yöneticiler, sundukları hizmet kalitesini zamanın ruhuyla aynı hizaya getiremediği andan itibaren süreçler yaşlanmaya başlıyor. Süreçleri genç tutmanın yolu sadece zihinlerin değil yetkililerin de genç olması! Örneğin 2018 seçimleriyle meclise giren 600 milletvekilinin sadece 80 tanesi 40 yaşından genç. 60 yaşının üstünde olanların sayısı bile gençlerden çok (102). Kalan 418 milletvekili 40-60 yaş grubu arasında. 80 azımsanmayacak bir adet denilebilir. Ancak neredeyse her bir gence karşılık yedi yaşlının düşmesi, o 80 gencin de yavaş yavaş yaşlı bakış açısına gelmesi için yeterli. Sayıları mevcut paradigmayı değiştirmeye yetmez! Pek çoğu ise zaten “zihnen yaşlı”!
Dün siyasi çıkarlara ters düşüyor diye interneti-sosyal medyayı cadı kazanına benzetip kısıtlayıcı yasalar çıkaran, internet erişiminin (gerek cihazlar gerekse de erişim ücretleri açısından) bu denli pahalı olmasına sebebiyet verenler, bugün Z Kuşağına şirin görünmek için bu teknolojileri seviyormuş gibi yapınca onların gönlünü kazanmış olmuyor. Çünkü Z Kuşağı’nın zihinleri genç; sebep olanlar unutsalar bile onlar unutmuyor!
Z Kuşağı’nı tehditle-korkuyla sindirmek ise mümkün. O nedenle Z Kuşağı içinde, doğdukları ülkeyi ilk fırsatta bırakıp gitmek isteyenlerin oranı daha yüksek. Yanı başlarında yirmi-otuz yıl ileride yaşayan ülkeleri-toplumları gördükçe bunu kendilerine yapılmış bir haksızlık olarak değerlendiriyor ve zaman kaybetmek istemiyorlar.
Her seferinde aynı bahaneye başvuran Türk siyasetçisi için değişen bir şey olmayacak gibi. Dış güçler ya da global mücbir sebepler (savaş, ekonomik kriz, pandemi vb.) olmasa Türk siyasetçisi ülkeyi çok güzel yönetecek. Ama olmuyor işte. O nedenle Z Kuşağı’nı sandıktan uzaklaştırmak için (bilerek-bilmeyerek) her yola başvuruyorlar. Tam tersini yapıyor gibi görünseler de! Z Kuşağı sağı-solu belli olmayan bir kuşak. Belli ki insanı vezir de eder rezil de.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 316 14.04.2022)