Dijital Sineklerin Tanrısı
Netflix’teki ‘Asosyal Ağ’ belgeseli sosyal medyanın nasıl kötü yola düş(ürül)düğünü irdeliyor!
6 Ocak 2021’de ABD senato binasını basıp, Trump’ın aslında 2020 seçimlerini kazandığını iddia edenler gün boyu o deneyimlerini resim ve videolarla taçlandırdı. Onları internetteki popüler sosyal medya sitelerinde yayınladı. Her şey sona erip de FBI peşlerine düşünce ne yaptılar? Rüyadan (ya da kabustan!) uyanıp da (işlerine gelmeyen) somut gerçekle karşılaşınca o içerikleri silmeye başladılar.
Ancak Anonymous isimli hacker grubunun gediklileri, biraz da suçluluk duygusunun güdülemesiyle, o siteleri haklayıp tüm o içeriği ve onları oluşturan kullanıcı bilgilerini (isim, adres, kredi kart numarası vs.) internette teşhir etti.
Suçluluk duygusu, evet! Çünkü başlangıçta eğlenceli resim-video paylaşmak üzere “2chan”de bir araya gelen ergenler vardı. Sonra 4chan oldular. Sonra Anonymous! Biraz da 8chan! Dertleri yalnızlıklarından, mikro-makro toplumsal ögelerin (aile, okul, akran, iş, devlet) kendilerini anlamamalarından kaynaklanan kenara-itilmişliklerinden kurtulmaktı. Önceleri işe yaradı da.
Habbo Hotel’in ırkçı yaklaşımlarını protesto edip, siteyi hakladılar (site yönetimi, zenci avatara bürünen kullanıcılar “dijital otel”den çıkarıyordu). Gösterdikleri performans bitlerini kanlandırdı. Scientology’e sardılar. Önce Tom Cruise’un sadece scientology iç ağında yayınlanan bir videosunu teşhir ettiler. Sonra da dünyanın dört bir yanındaki scientology binalarının önünde protesto eylemleri yaptılar. On binin üstünde protestocu sokaklara döküldü. Yüzlerinde o ünlü “V for Vandetta” filmiyle ünlenen maskeleriyle! Ardından Wall Street’i İşgal Et protestolarına destek geldi. Anonymous grubu “işgal et” protestolarına destek verene dek ana akım medyada görmezden gelinen o eylemler bardağı taşıran damla oldu. FBI peşlerine düştü. Bir kısmı yakalandı. Bir kısmı sırra kadem bastı.
Ancak ok yaydan çıkmıştı. Somut gerçeklikten olumlu pay alamayanlar internet üzerinden öfkelerini kusmaya, kendi doğrularını üretip onlara inanmaya-inandırmaya başladı. Birkaç politik hamle bu öfkeli kitleyi kendilerine fark ettirmeden manipüle etti. Sonuç: Sözde çocuk yiyen, genç kalmak için insan kanı içenlere karşılık ABD’yi yine eski güçlü günlerine döndürme sözü veren Trump’ın 2016 seçim zaferi!
2016-2020 dönemi bir yanda Trump’ın seçim öncesi verdiği radikal sözleri yerine getirememesi ile (ör. “Washington’daki bataklığı kurutacağım”, “Sizi asla yalnız bırakmayacağım”) diğer yanda ise Qanon adlı bir kullanıcının Trump’ın açıklamalarından önce neler söyleyeceğini ilan etmesiyle geçti (FuatAvni dönemini anımsayan kaldı mı?). Her ne kadar böyle bir sızdırmanın olmadığı, şahsen Qanon hesabından mesaj yazan(lar) tarafından açıklanmış olsa da kimse on(lar)a inanmadı!
Sonrası 6 Ocak! Büyük yıkım! Cahil kitle olasılıkla hala kendi doğrularına inanmaya devam ediyor. Bir farkla! Birbirlerini gaza getirme imkanları daha sınırlı. Ya da öyle görünüyor! Biraz eğlenmek için yola çıkan 2000’lerin ergenleri şimdi büyüdü! Pek çoğu (Sineklerin Tanrısı’ndaki gibi) karaya çıkan yetişkinleri görüp sadece kendilerini değil toplumu da ne hale getirdiklerini fark etmiş durumda!
Ne kadar günah çıkarsalar suçları bağışlanmaz! Pandora’nın kutusu açıldı bir kere! Post-Truth (gerçek-ötesi) dezenformasyon-mezenformasyon destekli büyümesini sürdürüyor. Şimdilik metin-fotoğraf-video klip formatında. Yapay zekâ destekli metaverse geldiğinde göz önünde üç boyutlu yaşanacak! Araçlar değişti kazananlarla kaybedenler değişmedi! Dün toprak-fabrika üzerinden sömürenler bugün aynı şeyi dijital mecralarda gerçekleştiriyor. Hem de herkesi suç ortağı yaparak!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 422 16.05.2024)