İyi, Kötü, Galaktik
Star Wars bilim kurgu mu, örtük kapitalizm övgüsü mü?
Star Wars (Yıldız Savaşları) serisi, sinema tarihinde kültleşmiş bir yer edinmiş olsa da türsel açıdan her zaman bilim kurgu etiketiyle anılması ne kadar doğru? Hikaye (çok çok uzak bir galakside) teknolojik ögelerle donatılmış diyarlarda geçiyor olması serinin bilim kurgu sayılması için yeterli değil. Çünkü bu yapımın temel meselesi bilimsel veya teknolojik bir gelecek tasarımından ziyade evrensel bir tema olan iyi ile kötünün mücadelesi.
Serinin merkezinde, galaksiyi demir yumrukla yöneten bir imparatorluk (kötü taraf) ile ona direnen cumhuriyet yanlısı isyancıların (iyi taraf) çatışması var. Bu mücadele, politik bağlamdan çok ahlaki bir dikotomi üzerine kurulu. “Güç” adlı metafizik bir enerjiyle temsil edilen taraflar, klasik mitolojilerdeki aydınlık-karanlık karşıtlığını çağrıştırıyor. Bu yönüyle Yıldız Savaşları bilime-teknolojiye dayalı gelecek öngörüsünden çok, uzay çağında anlatılan bir kahramanlık destanı.
Bilim kurgu türü, genellikle mevcut bilimsel gelişmelerin gelecekte alabileceği yönleri tartışır. Aşırı distopik versiyonlarda ağırlık geleceğin karanlığı olduğundan teknolojiye daha az yer verilebilir. Bu tür senaryolar bilim kurgudan çok distopik fütürist olarak da değerlendirilir. Yıldız Savaşları evreni ise bu anlamda çelişkili bir tablo sunuyor. Bir yanda gezegenleri yok edebilecek güçte silahlar (örneğin Ölüm Yıldızı), ışık hızında seyahat eden uzay gemileri ve farklı gezegenlerden gelen bilinçli yaşam formları; diğer yanda oldukça ilkel ve hantal makineler, gürültülü kapı sistemleri ve mekanik-elektronik ağırlıklı bir teknoloji paradigması. Bugünün dünyasında kullandığımız zarif, kablosuz iletişim cihazları, ince tabletler ve yapay zeka destekli sistemler; Yıldız Savaşları galaksisindeki teknolojik tasarımlardan çok daha gelişmiş ve estetik.
Bu çelişki, Yıldız Savaşları evreninin teknolojik anlamda dijital değil, daha çok mekatronik bir geleceği tahayyül ettiğini gösterir. Robotlar, insansı estetikten uzak, ağır ve sınırlı hareket kabiliyetine sahiptir. Günümüzde geliştirilen insansı robotlar bile, Yıldız Savaşları’ndaki örneklerle kıyaslandığında daha işlevsel ve doğala yakın. Seride teknoloji, yaşam konforunu artırmak için değil; adeta galaksi içinde hareketliliği sağlamak ve hikayeyi evrensel bir sahneye taşımak amacıyla var edilmiş. Gezegenler arası anlık iletişim kurmak mümkün ama bu sanki ileri düzey telefonlarla yapılmakta. Internet sanki henüz icat edilmemiş. Bilgisayar denilebilecek elektronik cihazlar ise alfanümerik klavyelere değil yanıp sönen düğmelere basılarak yönetilmektedir!
Bu açıdan bakıldığında, Yıldız Savaşları evreni; kapitalist sanayi toplumunun, gezegen ölçeğinden galaksi ölçeğine genişletilmiş bir versiyonu gibi de okunabilir. Serideki teknolojik atmosfer, gelecekten çok endüstri çağının estetiğine yakındır. Eğer hikaye yalnızca tek bir gezegende geçseydi, söz konusu teknolojik detayların birçoğuna gerek bile kalmayabilirdi. Tıpkı Game of Thrones (Taht Oyunları) dizisindeki gibi!
Burada akla şu soru geliyor: Yıldız Savaşları’nın bu denli yüceltilmesinin temelinde, nihayetinde iyiliğin galip gelmesi mi yatıyor? Yoksa izleyicilerin bilinçdışı düzeyde aşina olduğu galaktik ölçekte bir güç ve kontrol yapısı mı? Belki de her ikisi. Yıldız Savaşları, bilim kurgu kategorisine sıkıştırılamayacak kadar çok katmanlı, ama güncel teknolojik gelişmelerden yeterince beslenemediği için de bu tanımın dışında kalan bir anlatı.
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 475 13.06.2025)

