İnsanlar sosyal medyaya bağımlı değiller; daha ziyade toplum tarafından kabul edilme, taktir edilme duygusunu hissetmeye bağımlılar.

Kurumsal iş dünyasının klasik tespitlerinden birisi de şudur: “İş dünyasında bedava öğle yemeği yoktur”. Bir iş arkadaşın seni öğle yemeğine davet ediyorsa büyük bir olasılıkla senden bir beklentisi var demektir: Bilgi, deneyim, alım-satım sürecinde yardım, orada olduğunu anımsatmak vs.

O modeli sosyal medya aracılığıyla dijital kültüre en güzel yansıtan tespit de şöyle: “Eğer bir bedel ödemiyorsan müşteri değil, satılmakta olan bir malsın demektir”. Bu tür tespitler yapıldığında kimse bunu yadırgamıyordu belki ama milyonlarca Facebook kullanıcı bilgisinin işin içine girdiği son olaydan sonra pek çok kişi bu tespitin ne anlama geldiğini adeta ilk defa idrak etmeye başladı.

Malum sorun hep araç üzerinden tespit edilmeye çalışılıyordu: Sosyal medya bağımlılığı, Facebook müptelalığı vs. Oysa bunun üstünü biraz kazıyınca altından başka bir şey çıktı. İnsanlar sosyal medyaya bağımlı değiller; daha ziyade toplum tarafından kabul edilme, taktir edilme duygusunu hissetmeye bağımlılar. Sosyal medya sadece bu amaca hizmet eden (belki de) en güçlü araç.

Pazartesi sendromunu güzel bir öğle yemeği ile atmaya çalışıyorsunuz. Kimse sizi fark etmiyor. Ne yemeğin ne kadar sağlıklı, lezzetli vs olduğunu fark ettiler ne de sizin böyle bir deneyim yaşamakta olduğunuz için kendinizi ne kadar iyi hissettiğinizi. İşte o çok sevilen fiziksel sosyal dünyanın asosyal hali: Yanınızda birisi yoksa kimsenin dönüp de size ayıracak zamanı yok!

Oysa sosyal medya öyle mi? Gülücükler saçan bir yüz eşliğinde tabağınızın resmini paylaşın sosyal medyada bakın bakalım tuvalette sıkılmamak için cep telefonunu kurcalayan kaç tane arkadaşınız sizin o fotoğrafınızı beğenecek. Bir sürü LIKE, bir sürü kırmızı kalp!

Sosyal medyanın bu çerçevede bir araç haline geldiğini teyit etmenin bir yolu da sosyal medya kullanıcı profili. Hangi ülkelerde nüfusun hangi kesimi yoğun olarak sosyal medya kullanıcısı? Bugün dünya nüfusunun %42’si sosyal medya kullanıyor. Başı çeken ülkelerdeki sosyal medya kullanımının ülke nüfusa oranları ise şöyle: BAE (%99), G.Kore (%84), Singapur (%83), Tayvan (%80), Hong Kong (%78), Arjantin (%76). Liste böyle devam ediyor. Türkiye’de oran %63.

Tüm listeye bakıldığında yüksek oranlara sahip gelişmiş ülkelerin yer aldığı da kolayca tespit edilebilir. Örneğin ABD %71, İngiltere %66 gibi. Ancak bellidir ki bu tür ülkelerin vatandaşları arasında da derin bir ekonomik ve dijital uçurum vardır. O gelişmişlik uçurumun dibindekiler için pek bir anlam ifade etmemektedir.

O nedenle olacak sosyal medyanın sübap işlevi gören bir araç olduğunu anlayan ve ona göre davranan politikacılar seçmenlere daha şirin görünmekte. Her fırsatta sosyal medyayı eleştiren, onun kapatılması gerektiğini savunanlar ise gerçekte yaşamaktan yorulmuş olduklarını, yani yaşlandıklarını itiraf ediyorlar aslında. Çünkü yaşamın kendisi her zaman gençtir!

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 106 – 06.04.2018)

Popüler Etiketler