Kişisel Dijital İkiz

Şirketler karmaşık sistemlerin dijital ikizini oluştururken birey de kendisinin dijital kopyası üzerinde çalışıyor…

Aşırı süratli olabiliyor diye otomobilleri suçlayan var mı? Bir taş yediğinde kırılabildiği için pencere camlarını? Sıcak içildiğinde ağız yaktığı için çayı, kahveyi? Küçük punto basıldığı için gözleri yoran kitabı-gazeteyi? Berbat programlar gösterdiği için televizyonu?

Gündelik yaşama entegre olmuş bu eşyalar söz konusu olduğunda suçu bir işlevi yerine getirmekte olan araca değil de onu kullanana ve kullanma niyetine atarken, konu internet ya da dijitaller olduğunda nedense suç doğrudan o dijital araçlarda oluyor: “İnternet kötü”. “Cep telefonu zararlı”.

Bu tür hatalı yorumlar asıl suçlunun perde arkasına saklanmasına ve dolayısıyla da kök soruna odaklanıp ona kalıcı bir çözüm getirilememesine sebebiyet veriyor. Nasıl ki otomobil kötü değil ama onu aşırı süratli kullanıp kaza yapan sorumsuz sürücü hatalıysa-kötüyse, internet kötü değil ama onu sorumsuzca kullananlar “kötü”!

Önce bu bariz gerçeği internet için, dijitaller için de özümsemek gerekiyor. Tamam iyiye kullanım söz konusu olduğunda onu kullanan birey akıllara geliyor da kötü kullanımlar söz konusu olduğunda odak nedense özneden nesneye kayıyor. Cep telefonunu günde beş saat kullanmak iyi mi kötü mü? Kullanım amacına bağlı. Sosyal medyanın başında günde üç saat zaman geçirmek iyi mi kötü mü? Cevap aynı! Kullanım amacına bağlı. Kullanım amacı da şu basit kritere göre değerlendirilebilir: Kullanırken üretiyor musun, tüketiyor musun?

Öte yandan internet kullanımı etrafında gelişen “dijital hayatın” genç kuşaklarda farklı bir ikilem oluşturmaya başladığı iddia ediliyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre Z Kuşağı’nın dijitalde büründüğü kişilik özellikleri fiziksel hayattakinden çok farklı. Yaş arttıkça bu fark kapanıyor. Araştırmaya katılan yaşlı bireyler (boomer kuşağı) örneğin gerçek hayatta ne-nasıl iseler dijitalde de aynı kimliği-yapıyı-karakteri sergiliyor.

Öte yandan bu anket fiziksel yaşamda bireyin farklı ortamlarda-durumlarda farklı karakter özellikleri sergileyip sergilememekte olduğunu sorgulamıyor. Keza aynı kişi yaşamının farklı yaş evrelerinde farklı özelliklere sahip olabilir. Gençken iletişim kurmada tutuk olan birisi örneğin yaşlandığında kendini daha cesur hissedebilir. Bunu sorgulamak da araştırmaya dahil edilmediğinden, kuşaklar arasındaki fark doğrudan mecra ile irtibatlandırılıyor.

Sosyal medyanın oluşturduğu global mahalle baskısı bu farklılaşmaya ne kadar katkı sağlıyor bilinmez ancak şurası bir gerçek ki fiziksel sosyalleşme ile dijital sosyalleşme farklı dinamikler barındırdığından bireyin iki farklı mecrada iki farklı özellik kümesine sahip olması pek de anormal değil. Bu durum bireyin topluluk içindeyken ve tek başınayken farklı özellikler sergilemesine benzetilebilir. Çünkü dijitalde sosyalleşirken birey fizikselde çoğunlukla tek başına! Beyin bilişsel becerilerini çalıştırmakta ve dijitalde habire etkileşim kurmaktayken gözler ona sürekli aynı mesajı gönderiyor: Yalnızız!

Mümkünse beş duyu organının tamamına hükmedecek bir sanal gerçeklik-metaverse deneyimi Z Kuşağı’nın (ve onu izlemekte olan Alfa Kuşağı’nın) bu sorunu ve onunla birlikte gelmekte olan psikolojik bozuklukları aşmasını sağlayabilir. Dünyanın artık dijital araçlar iyi mi kötü mü tartışmasına bir son vermesi ve dijitale dönüşümün tamamlanmasını olanaklı kılması gerekiyor. Dijitallerden önceki yaşamı bilenlerin “de” esenliği için. Yoksa genel gidişat belli: Y dahil tüm eskiler gidince geçiş sorunsalı da (güya hiçbir miras bırakmadan) ortadan kalkmış olacak!

Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 430 18.07.2024)

Popüler Etiketler