Ne İçin Tefekkür?
Byung-Chul Han’ın “Tefekkür Yaşamı” eylemsizliği, sessizliği tavsiye ediyor.
Nehrin batısında Baudrillard için tarım ile iç içe olan toplum hastır. Sanayi toplumu onun simülasyonu, ABD’nin kıyılara açılmayan diyarlarındaki deneyim simülasyonun simülasyonu ise bilgisayarlaşan-dijitalleşen toplum simülasyonun simülasyonunun simülasyonudur. Nehrin doğusunda ise Byung-Chul Han tüm bu simülasyon katmanlarını tek bir düzeyde ele alır. Onun derdi daha ziyade sanayi toplumunun bireyi yaşamdan nasıl uzaklaştırdığını ve son dönemdeki bilgisayarlaşma-dijitalleşmenin bunu nasıl derinleştirdiğini tespit ile ilgilidir.
Bu haliyle Baudrillard bakış açısı belki de sanayi toplumunun bir alternatifi olabileceği umudunu içerir. Kendisine göre bu doğaya dönüş odaklı gibi görünür. Oysa ok yaydan çıkmış durumda. Belki de dijital (hale gelmiş-dönüşmüş) toplum, sanayi toplumunun pisliklerinden kendisini arındırmış haliyle, yeni bir toplum paradigması için aday olabilir.
Han’ın yaklaşımı ise Sanayi 4 bakış açısına benziyor. Nasıl ki Sanayi 4 anlayışında sanayi toplumu hep kalacak (ama kabuk değiştirecek) ise Han’da da sanayi toplumu hep kalacak (ama eleştirilecektir). Yakın zamanda Türkçe’de yayınlanan Tefekkür Yaşamı (Ketebe Yayınları) kitabında da Han sanayi toplumunu, çeşitli düşünürlerin eserlerine anti-tezler üreterek eleştirmeye devam ediyor. Sürekli üreten, optimize eden, şeyleri sayılabilir hale getiren birey için artık yaşamak diye bir şey kalmamıştır. “Eylemsizlik bizi insan yapan şeydir” (s.10). “Bilgi yaşamı tam olarak tasvir edemez (…) Yaşamı canlandıran, tam da bir eylemsizlik biçimi olarak bilmemedir”(s.19). “Sadece sessizlik bize duyulmadık bir şey söyleme imkanı verir. İletişim kurma zorunluluğu ise aynının yeniden üretilmesine, konformizme yol açar” (s.24). “Yalnızca sermaye özgürdür (…) Özgür olduğunu düşünen bireyler temelde sermayenin yeniden üretimine hizmet eden cinsel organlarıdır” (s.26).
Han tefekkürü, sessizliği, eylemsizliği bir anti-tez olarak yüceltiyor. Liberal sanayi toplumunun bireyi insan olmaktan çıkarmasına karşı durabilmek için. Hatta altını biraz daha kazıyınca bu düşmanın sanayi toplumundan da eskiye gittiğine işaret ediyor. İnsanın bilinçli yaşamını hayvanın içgüdüsel yaşamı ile kıyaslayarak. İnsanı eylemsizlikten, sessizlikten alıkoyan, onu eylemeye güdüleyen özde düşünen beynidir. Düşünen beyin ölümlü olacağını bilmesine neden olmuş sanayi toplumu paradigması da bu zafiyetini suistimal etmek üzere dört koldan saldırıya geçmiştir. Oysa çocukça, oyunlu-şenlikli bir yaşam en güzelidir. Hayat bayram olsa!
Ölümlülüğü ertelemek, ölümsüzlüğe yaklaşmak anlamına geleceğinden maddiyat prim yapar. Tüketim artar. Artan tüketim üretimi artırmaya zorlar. Üretimi pürüzsüz hale getirmek aşırı optimizasyona neden olur. Döngü sürer gider! Ama bellidir ki insan bir türlü ölümsüzlüğe ulaşamayacaktır.
İnsanın bilmesi, modern toplumda sorunlarını aşmada yeterli olamıyor. Bunun özündeki defo modelde mi yoksa yerinde duramayan kapitalizmin tuzaklar kurmasında mı? Han görünürde kapitalizmi eleştirirken derinde modelin defolu olduğuna işaret ediyor. Bilgi belki de yaşamı tasvir etmede en iyi araç olabilir. Yaşamın elementlerini sayılabilir hale getirmek (dijitalleştirmek) belki de bireyi sanayi toplumu çukurundan çekip çıkarabilir. Bugünün ya da geleceğin bireyi zorunda kalmadıkça toprağa dönüp doğayla tek vücut olmak üzere çabalamayacak. O birlik bilinç dağıtılmadan önceki hamlık idi. Maden pişmek var. Ne için “olma”nın idrakine varmalı!
Herkese Bilim Teknoloji Dergisi; “Dijital Kültür” Köşesi (Sayı 452 19.12.2024)

